ALS hastası Suna Kıraç ile eşinin kurduğu Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın desteğiyle faaliyetlerini sürdüren NDAL, Türkiye’nin ilk ve tek ALS hastalığını araştırma merkezi. NDAL direktörü Prof. Dr. Nazlı Başak, Türkiye’yi genetik çeşitliliği nedeniyle “define sandığı” olarak niteliyor.
KARMAŞIK BİR HASTALIK
Genetik
bilimindeki tüm gelişmelere rağmen bilimin işi kolay değil. Çünkü ALS
hastalığı tahminlerin de çok ötesinde karmaşık. Laboratuvarın direktörü
Prof. Dr. Başak, “ALS’ye neden olan genler ve risk faktörleri
beklediğimizden çok daha farklı hücresel işlevleri etkiliyor. Hastalığa
neden olan mekanizmalar birçok. Üstelik bunlar bireyden bireye
değişiyor. ALS, artık sadece motor nöronları değil, birçok sistemi tutan
bir sendrom olarak biliniyor” diyor.
BAŞKA ÜLKEDE YOK
1998’den
beri ALS ile ilgili çalışan Prof. Dr. Başak, yaklaşık 20
araştırmacının çalıştığı laboratuvarın uluslararası arenada da söz
sahibi olduğunu belirtiyor ve şunları söylüyor: “Bize gelen örneklerin
başka hiçbir merkezde olmadığını düşünüyorum. Biz de hastalığa genetik
ve genomiğin penceresinden bakıyoruz. Bizde yeni ALS geni çıkmadı, ama
çok yakında bulunacaktır.”
TEK BİR MUCİZE İLAÇ OLMAYACAK
ALS
ile ilgili gelişmeler Alzheimer, Parkinson, Huntington gibi henüz
tedavisi bulunmayan hastalıkları da ilgilendiriyor. Bu hastalıklar sinir
hücrelerini öldüyor. Dolasıyla birindeki hastalık mekanizmasını
çözmek, hepsinde tedavi yolu açılabilecek. Amaç hastalık öncesinde ve
gelişimi esnasında başlayan olumsuz moleküler ve değişimleri
tanımlayarak hastalığa o aşamada gem vurabilmek. Prof. Dr. Başak, “Bu
hastalıklar için tek bir mucize ilaç olmayacak. Bence ya bir kokteyl
olacak ya da bireysel tedaviler gelişecek” diyor.
VİKİNGLERLE AKRABAYIZ
2001’DE
ALS ile ilgili 1 ya da 2 gen biliniyordu. Son 3-4 yılda, yaklaşık 25
gen saptadı. Hem yerleşim hem de geçiş bölgesi olan Türkiye’de genetik
çeşitlilik mevcut. Prof. Dr. Başak bunun önemini vurgulayıp, “Muğla’daki
hastada saptanan ALS mutasyonu İsveç’teki hastalarda en sık görülen
türle aynı. Genetik olarak Vikinglerle akrabayız” diyor. Prof. Dr. Başak
şöyle devam ediyor: “Ailelerdeki sağlıklı kişilerin de genomlarını
çalışıyoruz ki hastalığın nasıl geçtiğini anlayabilelim. Genç yaşta
evlenme ve çok çocuk sahibi olma gibi faktörler nedeniyle nesilleri
rahatlıkla geriye doğru takip edebiliyoruz.” Türkiye’de ALS sıklığını ve
daha genç yaşta başlamasını etkileyen faktörlerden biri de akraba
evlilikleri. Prof. Dr. Başak, aynı ailede 2-3 çocuğun ALS olduğunu
gördüklerini ve bazı hastalarda ALS’ye yol açan birden fazla gene
rastladıklarını söylüyor.
YAKALANMA RİSKİMİZ 500’DE BİR
ALS
ve benzeri hastalıklar ‘yetim hastalık’lar kategorisinde. Büyük ilaç
firmaları ALS araştırmalarına bütçe ayırmıyor. Her birimizin yaşamımız
boyunca bu hastalığa yakalanma riskimiz 500’de 1. Bu aslında pek de
düşük bir oran değil.
MEYDAN OKUYORUZ
LABORATUVARI
Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın yanısıra Boğaziçi Üniversitesi Araştırma
Fonu ve TUBİTAK fonları da destekliyor. Laboratuvarın, Vakıf ile
2005’te başlayan bir protokolü var. Prof. Dr. Başak, “Yıllardır ALS’ye
meydan okuyoruz. 2 yılda bir Suna Kıraç Nörodejenerasyon Konferansları
yapılıyor. Haziranda 5’incisi yapılacak toplantı en prestijli
konferanslardan” diyor.Kaynak: Hürriyet Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder