ALS karmaşık ve birçok nedeni olan bir hastalık. Güncel olarak da birsürü bilim insanı bu hastalığın altta yatan nedenlerini ve ardından da olası tedavi metodlarını bulmak üzere efor sarfediyor. Birçok nedeni olan bir hastalık için birçok tedavi metodu geliştirmek gerekiyor.
Bilim dünyasının yoğunlaştığı bir tedavi metodu da kök hücrelerin kullanımını içeriyor. Bunun diğer metodlara göre avantajları şöyle
• ALS hastalık olarak karmaşık olduğundan tek bir ilacın tedavi edici yönü olmayabilir
• Kök hücreler sinir hücrelerine benzer hücrelere dönüştürülerek ALS nedeniyle hasar görmüş/ölmüş sinir hücrelerinin yerine geçebilirler.
• Kök hücreler tarafından salgılanan düzenleyici ve koruyucu faktörlere ek olarak bölgedeki bağışıklık sistemi elemanlarının düzenlenmesi ile hala yaşamakta olan sinir hücreleri kurtarılabilir.
Bu gibi avantajları varken kök hücreler haliyle çekici bir tedavi metodu olarak görülüyorlar. Bu zamana kadar embriyonik kök hücreler, fetal nöral projenitörler, indüklenmiş pluripotent kök hücreler ve mezenkimal kök hücreler bu kapsamda kullanılmış kök hücre tipleri. Bunlardan da kısaca bahsedeyim:
• Embriyonik Kök Hücreler: İnsan embriyonik kök hücreleri döllenmeden 5-9 gün sonra blastosist denilen hücre yığınının iç kısmından, yani embriyoyu oluşturan, ilerleyen dönemde fetusa sonra da insana dönüşen kısmından alınan hücrelerdir. Bu hücreler düzgün ortamda saklandıkları sürece neredeyse sınırsız sayıda bölünüp endoderm, mezoderm ve ektoderme dönüşebilen hücrelerdir. Bu bahsettiğim endoderm, mezoderm ve ektoterm de daha sonrasında organlara dönüşür. Yani genel döngü şöyle ilerler: Anneden gelen yumurta+Babadan gelen sperm = Döllenme. Döllenme => Embryonik kök hücreler=>Endoderm,ektoderm,mezoderm=> Organlar ve deri. Daha önceden yapılmış bir takım çalışmalarda bu embriyonik kök hücrelerden motor nöronlara,yani ALS'de hasara uğramış nöronlara,benzeyen hücreler oluşturulabilmiş. Ancak hem çalışmanın bazı kısımları havada kaldığı için(tam olarak gösterilemeyen ve önemli kısımlar) hem de etik kuralları ile birlikte bu hücrelerin vücuda uyum sağlayıp sağlayamayacağı tam bilinemediği için kullanımına devam edilmemiş
• Fetal Nöral Projenitorler: Fetusun beyin ya da omuriliğinden elde edilir ve sinir sistemi hücrelerine dönüşebilirler. Her ne kadar test edildiği çalışmalarda işe yarar gibi görünse de ne yazık ki hücrenin alınması ve yine etik gibi konulardan kullanılabilir bir metod gibi durmuyor.
• İndüklenmiş Pluripotent Kök Hücreler: Kısaca deriden alınan hücreler belirli aşamalardan sonra başka hücrelere,ve tabii nöronları oluşturan kök hücrelere dönüşebilir. Ancak yapılan çalışmalara göre bu hücrelerin tam olarak çalışabilen nöronlara dönüşmesi ne yazık ki çok zaman alabilen bir şey ve bu hücrelerin dönüşümünün ne kadar başarılı olduğu, epigenetik faktörler gibi soru ve sorunlar hala çözüm bekliyor.
• Mezenkimal Kök Hücreler: Göbek bağı, kemik iliği,yağ doku ve (normal kan alımından farklı metodlarla) periferik kandan elde edilir. Kıkırdak, kemik, yağ gibi mezodermal orijinli dokulara dönüşebilir. Bazı çalışmalarda kemik iliğinden alınan bu mezenkimal kök hücrelerin nöronsu hücrelere dönüşebildiği gözlemlenmiş. Diğer kök hücre tiplerinde saydığım olumsuz yönlerin bu hücrelerde olmaması da tedavide kullanılabilirliğini artırıyor.
Gelelim NurOwn'a...
NurOwn kemik iliğinden alınmış mezenkimal kök hücreleri kullanan bir metod. Bu kök hücreleri öyle programlıyorlar ki kök hücreler nörotrofik faktör denilen ve nöron gelişiminde,korunmasında ve işlevinde görev alan maddeleri sentezleyen hücreler haline geliyor. Ardından da elde edilen ve bu bahsettiğim faktörleri salgılayan hücreler omuriliğe doğrudan enjekte ediliyor ve bu nörotrofik faktörler sayesinde de nöronların korunmasını sağlıyor.
miRNA konusu
DNA'da sahip olduğumuz bizi biz yapan şifreler ancak mRNA denilen başka bir şifreye dönüşürlerse yapı taşlarımızı oluşturan proteinlere dönüşebiliyor çünkü DNA hücre çekirdeğinden çıkamayacak kadar büyük bir molekül bu nedenle mesajı taşıyan bir aracıya ihtiyacı var. Bu mesajı da söz konusu mRNAlar taşıyor. Mesaj taşıyan RNAlar hariç başka RNAlar da var, miRNA yani mikroRNAlar(mesajcı RNAlardan çok daha küçükler), bunlar da kendi başlarına DNA'dan gelen mesajın proteine dönüşmesine yardımcı olmasalar da mesajı taşıyan RNAlara yani mRNAlara bağlanarak hangi proteinin ne zaman/nerede sentezleneceğini düzenleyebiliyorlar. Yapılan çalışmalarda da görülmüş ki NurOwn metodu ile oluşturulan ve nörotrofik faktör sentezleyen hücreler, bu metod ile oluşturulmayan hücrelerden daha farklı miRNAlar taşıyor ve bu da bizlerin metodun çalışıp/çalışmadığını, hangi hücrede çalıştığını ve nasıl çalıştığını gözlemlemesine yardımcı oluyor.
İnci Akyol PhD
Klinikte son durum nedir?
https://turkals.blogspot.com/2023/07/nurown-ile-ilgili-fda-nihai-onay-karar.html
https://turkals.blogspot.com/2021/12/nurown-erken-evre-als-hastalarna-fayda.html
https://turkals.blogspot.com/2020/11/brainstorm-cell-therapeutics-nurown-faz.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder