Şikago’da 5-7 Aralık 2012 tarihinde düzenlenen
23.Uluslararası ALS/MND sempozyumunun son gününde ‘nöronal olmayan hücrelerin
rolleri’ konulu mükemmel bir oturum gerçekleşti. Aşağıda, bu oturumdan ilgi
çekici başlıklar aktarılmıştır.
Adından da çağrışım
yaptığı üzere, motor nöron rahatsızlıkları motor nöronların (mesajları beyinden
kaslara omurilik aracılığıyla ileten uzun sinir hücreleri) yıpranmasına sebep
olmaktadır. Ne var ki, motor nöronlar tek başlarına varolmazlar. Geçen 5 sene
gibi bir zaman içinde MND’nin gelişimine glianın etkileri hakkında birçok bilgi
edindik. Sağlıkta, hepsi birlikte glia olarak
bilinen çeşitli hücreler (astrositler, mikroglia ve oligodendrositler gibi) motor
nöronları korur ve desteklerler. MND de ise bu düzenin değiştiğini
biliyoruz. Bu alan, keşfedilecek daha çok
şeyin bulunduğu, MND araştırmalarının heyecan verici ve hızla ilerleyen bir
alanıdır. Dolayısıyla, sempozyumun oturumlarından birisinin de son gelişmeleri
içeren bir konuda olması kaçınılmazdı.
Oturum, Serge Przedborski’nin,
astrositlerin MND deki rolleri, etkileri hakkında bugüne kadarki bilgilerimizi
derinlemesine gözden geçirmesiyle başladı.
(Astrosit adı astrositlerin mikroskoptaki görüntülerinin yıldıza
benzemesinden geliyor). Astrositlerin içinde geliştiği besiyerinin sağlıklı
motor nöronlara hasar verebileceğini gösteren çalışmalardan yola çıkarak, astrositlerin (ve onların yaydığı
kimyasalların) toksik veya yararsız olup olmadığını bulmaya çalıştı. (glia bazen ‘destek’ hücre olarak adlandırılır-yararsız olduğuyla ilgili yorum uygundur).
Zeki bir yöntemle astrositi
ayırarak, astrosit sıvısının toksik olduğunu gösterdi. Sonraki soru ise;
"sıvının içinde toksik etkiyi yapan neydi?" sorusuydu. Przedborski ve
laboratuvar ekibi, motor nöronlar üzerindeki toksik etkileri için bir çok olası
bileşeni incelediler. Çalışmaları iki yıldan fazla sürdü ve olumsuz sonuçlandı.
Laboratuvarımdaki elemanların sağlıklarını riske atmamak için yaklaşımımı
değiştirmek zorunda kaldım” diye ifade etti deneyimlerini.
Yeni yaklaşımları
tanımlarken aklıma ‘hayvan mı, bitki mi, yoksa mineral mi tahmin oyunu geldi.
Bu bir protein mi? ilk sorusuydu, sonraki, “proteinde toplam bir artı ya da eksi yük var mı?” idi (bazı protein yapı
taşları- amino asitler- artı ya da eksi yüke sahiptirler, bu nedenle yük,
onları ayırmak için kullanılan genel bir yöntemdir) ve son olarak, “bu proteinin ağırlığı ne kadardır?”
diye sordu. Bu sorulara olan yanıtlar, ikinci bir araştırma astrositlerdeki
toksik protein arayışını 9 olasılığa indirmeden önce, ilk sınıflandırmayı sağladı. Dokuz olasılığı dikkatle inceledikten sonra, astrositin
yüzeyindeki DR6 adıyla bilinen bir reseptörün toksisiteden sorumlu olduğunu
buldu.
Sheffield Institute
of Translational Research, UK’den Dr. Dan Blackburni astrositlerin neden toksik olduğuyla ilgili
ipuçlarını ortaya çıkartan farklı bir yaklaşımı tanımladı. Gen ekspresyon
profili olarak adlandırılan bu yaklaşım, hangi proteinlerin belirli bir zamanda
yapıldığına bakmaktadır.
Her ne kadar,
hücrelerdeki genler her zaman orada mevcut ise de, hepsi aynı anda okunmuyor.
(Yemek kitabınızdaki her tarifi aynı anda yapmadığınız gibi.) Dolayısıyla
hastalık süresince hangi genlerin okunduğuna (gen ekspresyonu) bakmak, motor
nöronların ölümüne neyin sebep olduğuna dair uzun bir dedektif izi bırakıyor.
Dr. Blackburn, laboratuvarlarındaki eski bir çalışmayı takiben, MND modeli gösteren bir farenin ilk semptomları gösterdiği zamandan ve daha
sonraki, hastalığın çok daha ilerlemiş olduğu durumdan kanıtlar gösterdi. Kolesterol
taşınmasındaki anormalliklere dikkat çekti.
KLİNİK DENEYLER OTURUMU
ARALIK 6, 2012 — Belinda Cupid
23. Uluslararası ALS/MND
Sempozyumu’nun en çok beklenen ve ilgilenilen oturumu, NPOO1 çalışması ve kök hücre güvenliği denemeleri sunumlarını içerdi.
NP001 GÜNCELLEMESİ
NP001 çalışmasının
son bulgularını sizlerle 1 Kasım bloğumuzda (blog on 1 November ) paylaşmıştık. Bugün, Kaliforniya, Amerika’daki Forbes
Norris Merkezi’nden Dr. Bob Miller, bu bulguları onayladı. Deneme, NP001’in damar içi uygulamasının, yüksek doz (2mg/kg) grubunda makul klinik yarar sağladığını, genel olarak güvenilir ve iyi tolere edildiğini gösterdi.
Daha önceki basın
açıklamalarında rapor edildiği üzere, “post-hoc analizi”, (olaydan sonraki anlamında) yüksek doz gurubunda bulunan bazı hastaların,
çalışma boyunca, ALS Fonksiyonel derecelendirme (ALSFRS) olarak
adlandırılan bir ölçütte hiç bir değişim yaşamadığını gösterdi. ALS Fonksiyonel
Derecelendirme (ALSFRS) ölçütü, hastaların fonksiyonel kapasitesini değerlendiren
bir ölçüttür. Eski kontroller post-hoc analizinde kullanıldı – ilk defa ABD
Gida ve Ilaç Yönetimi (FDA) bu uygulamayı yapmalarına izin vermişti.
Dr. Miller, NP001’in farklı yollarla alınmasıyla ilgili kesin bir görüş bildirdi. “NP001’i
damar içi yol haricinde kullanmak güvenilir ve yararlı değil’’.
KÖK HÜCRE GÜVENLİK
DENEMESİNİN SONUÇLARI
Amerika’da yürütülen,
ilk yetkili kuruluş (FDA) onaylı MND kök hücre
tedavisinin faz I güvenlik denemesi sonuçlandı. Georgia-Amerika, Emory ALS
Merkezi’nden Dr. Johnathan Glass bu çalışmanın sonuçlarını oturumda paylaştı.
Geçen 5-10 sene
içinde arastırmacılar, klinisyenler ve hasta yakınları MND hastalığının tedavisinde
kök hücre kullanma olasılığı ve potansiyeline büyük ilgi gösterdiler.
Başka herhangi bir ilaçta
ya da potansiyel yarar sağlayacak müdahalede olduğu gibi değerlendirmenin ilk
kısmında önce, böyle bir muamelenin güvenli olup olmadığıyla ilgili sağlam ve objektif bir ölçüm
alınmalıdır ve NeuralStem calışması bunu bulmak için
dizayn edilmiştir.
Çok iyi eğitim almış
bir grup uzmandan oluşan ekip, FDA ile işbirliği içinde, MND hastalığı olan
kişilerin omuriliğine direk kök hücre enjekte edilmesinin güvenliği ile ilgili
bir çalışma başlatmışlardır. On beş hasta üzerinde onsekiz operasyon gerçekleştirilmiştir-bu
hastalardan üçü iki operasyon (iki enjeksiyon) uygulaması için gönüllü olmuşlardır.
MNDli ilk üç hastaya omuriliğin alt (lumbar) bölgesinin bir yanından tek bir
enjeksiyonla kök hücre verilmiştir. Sonraki üç hasta ise lumbar omuriliklerinin
her iki tarafına enjeksiyon almışlardır. Bu ilk altı hasta MND’nin ilerlemiş
durumundaydılar ve yürüyemiyorlardı.
Daha sonraki 6 diğer
hasta, ki yürüyebilir durumdaydılar, omuriliğin lumbar bölgesinin bir ya da iki
yanından enjeksiyon almıştır. Son 3 hasta omuriliğin servikal (boyun) bölgesinden
tek doz enjeksiyon almıştır. Son olarak da, önce lumbar bölgeden tek doz
enjeksiyon almış olan, yürüyebilen üç hasta daha sonra ikinci bir operasyonla,
servikal bölgeden tek doz enjeksiyon almıştır.
İlk 6 hasta ile
ilgili sonuçlar bilimsel bir makalede yayınlanmıştır: Stem Cells 2012
30(6) 1144 – 51
Dr Glass prosedürün iyi tolere edildiği, güvenli olduğu ve operasyonun
hastalığın ilerleyişini hizlandirmadigi sonucuna varmistir. Deneyin sonraki fazı, omuriliğin servikal
bölgesine artan dozlarda (hücre sayısı) enjeksiyon verilmesi finansal kaynak
temin edilmiş ve FDA onayı beklenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder