Yasal Uyarı

Bu site, ALS hastalığı ile ilgili haber ve bilgilendirme sitesidir. Tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavi yerine geçmez. Tıbbi bir durumla ilgili sorularınız için her zaman doktorunuzla görüşün. Dr. Alper Kaya

31 Ağustos 2023 Perşembe

ALS hastalığının yönetimine ilişkin yeni EAN kılavuzları EAN 2023 toplantısında sunuldu

Amiyotrofik lateral skleroz (ALS) tedavisine ilişkin yeni kılavuzlar,  1-4 Temmuz tarihinde Budapeşte'de gerçekleştirilen 9. Avrupa Nöroloji Akademisi Kongresi - EAN 2023  toplantısında sunuldu. Kılavuzların yıl sonundan önce yayınlanması bekleniyor. Bu kılavuzlar EAN ve ERN Euro-NMD arasındaki bir ortaklıktan doğmuştur. Bu arada ALS  için onay almış üç yeni tedavi nedeniyle kılavuzların hızlı bir şekilde uyarlanması gerekiyor. 

Yeni ALS kılavuzları EAN 2023'te Philip van Damme, MD, PhD tarafından sunulmuştur. Bu versiyon, 2012 tarihli bir önceki kılavuzun yerini almıştır. Dr. van Damme, PICO çerçevesi kullanılarak 26 araştırma sorusunun belirlendiğini, bunlardan sekizinin Birleşik Krallık NICE kılavuzlarına (NICE kılavuzu NG42: ALS) dayandığını; diğer 16'sının ise yeni öneriler olduğunu açıkladı.

ALS yönetiminin temel taşlarından biri, kanıtların genellikle gözlemsel çalışmalara dayandığı multidisipliner bakımdır. İdeal  bir ekip, ALS  konusunda deneyimli bir nörolog, bir  Göğüs Hastalıkları Uzmanı, bir profesyonel hemşire, bir ruh sağlığı uzmanı, bir sosyal hizmet uzmanı, bir konuşma/dil patoloğu, bir diyetisyen(ler) ve bir doktordan oluşur.

Hastalık modifiye edici tedavilere ilişkin temel tavsiyeler aşağıdaki gibidir:

1.    Riluzol tüm ALS hastalarına tanı konulduktan sonra ömür boyu önerilmelidir. Dr. Van Damme, "Günlük 50 mg'lık tek bir doz bile etkili olabilir" diye ekliyor.

2.    Hücre bazlı tedaviler, faz 3 çalışmasından olumlu sonuçlar elde edilene kadar klinik çalışmalar dışında önerilmemektedir.

3.    Edaravone ve AMX0035'in her ikisine de geçici tavsiyeler verilmiştir; kılavuz komitesi nihai bir tavsiyede bulunmadan önce faz 3 sonuçlarını beklemektedir.

4.    Tofersen, süperoksit dismutaz 1 (SOD1) mutasyonlarının neden olduğu ilerleyici ALS hastaları için ilk basamak tedavi olarak önerilmelidir. Ciddi yan etki olasılığı hasta ile tartışılmalıdır.

Beslenme müdahalelerine ilişkin randomize kontrollü çalışmalar devam etmektedir. Bunlar gastrostomi için henüz eksiktir, ancak kılavuzlar erken PEG uygulamasının faydalarının ve geç PEG uygulamasının potansiyel risklerinin erken bir aşamadan itibaren tartışılmasını önermektedir.

Sonuç olarak Dr. Van Damme, Avrupa İlaç Ajansı'nın önümüzdeki yıl üç yeni ajanı değerlendirecek olması nedeniyle yakında bir güncelleme yapılacağını umduğunu ifade etti.

Referans:

Van Damme P, et al. ERN Euro-NMD ile işbirliği içinde amyotrofik lateral skleroz yönetimine ilişkin EAN kılavuzları. Oturum SPS02-3, EAN 2023 Yıllık Toplantısı, 1-4 Temmuz, Budapeşte, Macaristan.

23 Ağustos 2023 Çarşamba

AKV9 (Nu-9) Sağlıklı bireylerde Faz I çalışmasına başlıyor.

Akava Therapeutics, Inc. Amyotrofik Lateral Skleroz Tedavisi için Araştırma Amaçlı Yeni İlaç Başvurusunun FDA Tarafından Onaylandığını Duyurdu 

Çeşitli nörodejeneratif hastalıklar ve kanserler için küçük moleküllü terapötikler geliştirmeye odaklanan öncü bir biyofarmasötik şirketi olan Akava Therapeutics, Inc. önemli bir başarıyı kutluyor. 3 Temmuz'da ABD Gıda ve İlaç Dairesi, Akava'nın amiyotrofik lateral skleroz (ALS) tedavisine yönelik Araştırma Amaçlı Yeni İlaç (IND) başvurusunu onayladı. Çalışma, AKV9'un tekli ve çoklu artan dozlarının güvenliğini, tolere edilebilirliğini ve farmakokinetiğini sağlıklı bireylerde faz 1 aşamasında değerlendirecektir.

Bu önemli dönüm noktası, şirketin ALS ve diğer ilgili nörodejeneratif hastalıklar için tedavi ortamını ilerletme konusundaki kararlılığını pekiştirmektedir. Akava Therapeutics'in kurucusu Dr. Richard Silverman heyecanını şu sözlerle dile getirdi: "FDA'nın AKV9'a verdiği IND onayı, ekibimizin özverisinin ve yaklaşımımızın olağanüstü potansiyelinin bir kanıtıdır. ALS hastaları için çığır açan bir tedavinin geliştirilmesinde bu önemli adımı atmaktan heyecan duyuyoruz. Amacımız nörodejeneratif hastalıklardan etkilenenlerin yaşamlarında anlamlı bir fark yaratmak ve AKV9'un bu yıkıcı hastalığı ele almadaki potansiyel etkisi konusunda heyecanlıyız.

ALS, üst (kortikal) ve alt (spinal) motor nöronların seçici erken dejenerasyonu ve ölümü ile karakterize, yürüme ve nefes alma gibi istemli eylemleri kontrol eden kasların atrofisine yol açan nadir bir nörodejeneratif hastalıktır. Hastalık, kasların ilerleyici felcine ve hayati fonksiyonların kontrolünün kaybına yol açar, tipik olarak tanıdan itibaren 2-5 yıl (ortalama) içinde ölümle sonuçlanır, ancak hastaların %20'si 5 yıldan fazla ve %10'u 10 yıldan fazla yaşar.

ALS oldukça heterojen bir hastalıktır. ALS'nin sporadik formu bilinen bir aile öyküsü olmadan ortaya çıkar ve vakaların yaklaşık %90'ını temsil eder. Ailesel form ise vakaların yaklaşık %10'unu oluşturur. ALS'nin her iki formunda da bulunan ortak bir özellik anormal protein agregasyonudur. Bu ölümcül motor nöron hastalığının ilerlemesini yavaşlatan tedaviler için karşılanmamış kritik bir tıbbi ihtiyaç olmaya devam etmektedir.

Klinik öncesi modellerde, diğer ilaçlardan farklı olarak, AKV9'un protein agregasyonunu inhibe ederek, hücresel bütünlüğü geri kazandırarak ve mitokondri, endoplazmik retikulum, apikal dendritler ve aksonların sağlığını iyileştirerek hastalığın ilerlemesi için kritik olan çoklu hücresel dejenerasyon yolları üzerinde etkili olduğu bulunmuştur.

Akava Therapeutics, Inc. hakkında

Akava Therapeutics (https://akavatx.com), 2019 yılında Dr. Silverman tarafından Northwestern Üniversitesi'ndeki Silverman laboratuvarında keşfedilen klinik öncesi ilaç adaylarının derin boru hattını geliştirmek için bir platform olarak kurulmuştur. Dr. Silverman 47 yıldır, Pfizer tarafından fibromiyalji, nöropatik ağrı, omurilik yaralanması ağrısı ve epilepsi için pazarlanan Lyrica® ilacının icadı da dahil olmak üzere çığır açan araştırmalardan sorumludur. Kendisi aynı zamanda Faz I klinik çalışmasını başarıyla tamamlayan CPP-115'in de mucididir. Merhametli kullanım IND kapsamında, bu ilaç son sekiz yıldır diğer tüm ilaçlara dirençli olan infantil spazmlı bir çocuk tarafından alınmaktadır. Silverman ayrıca epilepsi için Ovid Therapeutics'e lisanslanan ve şu anda klinik deneylerde bulunan OV329'un da mucididir.

AKV9 ALS'de ne işe yarar?

ALS vakalarının çoğunda SOD-1 ve TDP-43 gibi proteinlerin toksik birikiminin yanı sıra motor nöronların içindeki mitokondri ve endoplazmik retikulumun (ER) işlevinde sorunlar görülür. Mitokondri, hücrelerin enerji üretmesinden sorumlu organellerdir. ER ise protein üretimi, modifikasyonu ve taşınması için gereklidir. 

AKV9 protein kümelenmesini azaltır  ve çeşitli mekanizmalar yoluyla üst motor nöronların sağlığını iyileştirdiği gösterilmiştir. Protein kümelerini azaltmanın yanı sıra, tedavi, SOD1 mutasyonları taşıyan bir ALS hayvan modelinde sinir lifi uzaması ve dallanmasında artış, mitokondriyal ve ER bütünlüğünde iyileşme ve daha iyi motor fonksiyon ile sonuçlanmıştır.

https://www.businesswire.com/news/home/20230816654411/en/Akava-Therapeutics-Inc.-Announces-FDA-Clearance-of-Investigational-New-Drug-Application-for-the-Treatment-of-Amyotrophic-Lateral-Sclerosis


20 Ağustos 2023 Pazar

ALS tanısının hastaya bildirilmesi (kötü haber vermek)

 Hastalara kötü haberin bildirilmesi  

Sonuçları kişinin beklediğinden daha olumsuz olan, mevcut yaşamına ve geleceğine bakışını olumsuz yönde önemli derecede etkileyecek haber; kötü haberdir. Ptacek ve Eberhardt kötü haberi; ümit etme duygusunun olmadığı ya da bireyin fiziksel ve ruhsal iyilik haline tehdit oluşturan, yerleşik yaşam biçimini altüst etme riski olan ya da bireyin yaşamındaki seçimlerini azaltma anlamı taşıyan mesaj olarak tanımlamışlardır.

Buna karşın hekimlerin kötü haber verme konusunda akademik bir eğitim almadıkları da bir gerçektir.

Kötü haber verirken yapılan görüşmenin 4 temel hedefi bulunmaktadır. Bu hedeflerin birincisi hastanın durumu hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğunun öğrenilmesidir. Bu sayede doktor hastanın beklentilerini belirleyerek kötü haberi duymaya hazırlıklı olmasını sağlar. İkincisi hastanın o anki durumuna göre istek ve ihtiyaçlarına uygun şekilde bilgi almasını sağlamaktır. Üçüncüsü haberi alan kişiyi duygusal olarak desteklemektir. Görüşmedeki son hedef ise hastanın da işbirliği ile tedavi planını belirlemektir.

Kötü haberin verilip verilmemesi konusu, hasta bilgilendirme hakkı ile ilgilidir. Hastanın, durumuyla ilgili bilgi alma hakkı özerklik ile birlikte kabul edilir.  Ancak kötü haberin nasıl verileceği ile ilgili olarak standart protokollar olsa da kültür, gelenek, eğitim ve hastanın neyi ne kadar bilmek istediği de bu işlemi kişiye özel duruma getirmektedir.

ABD’de de konuya bireyin kişisel sorumluluğu ve yasalar çerçevesinde bakılmakta ve tanı, hastaya söylenmektedir. Batı ve Kuzey Avrupa ülkelerinde de yaklaşım aynıdır. Buna karşın İtalya, İspanya, Yunanistan gibi Güney Avrupa ülkelerinde kanser tanısı ve prognozun söylenmemesi hasta yakınlarının tercihidir. Ülkemizde ailelerin hastadan tanıyı gizlemek için çaba sarf ettikleri ve hekimden hastaya tanının söylenmemesini istedikleri gözlenmektedir.

Bazı insanlar kötü giden şeyleri bilmek istemezler. Fakat kendi yerine ailesinin bilmesini tercih edebilirler. Siz hangisini tercih edersiniz?’’ gibi sorular hastanın sorununu konuşmak isteyip istemediğini anlamamıza yardımcı olur. Hastaya ne bilmek istediğini sormak, kendi tercihlerinin ne olduğunun anlaşılmasını sağlar. Hastaların birçoğu her şeyin tam olarak açıklanmasını ister. İstemeyenler ise inkâr düzeneğini kullanmaktadırlar ve bu da, bu hastalar için gereklidir.

İlerleyici ve tedavi seçenekleri kısıtlı hastalıklarda genellikle şaşkınlık, kabullenmeme, inkar ve öfkeye kapılma gibi tepkiler gözlenmektedir. Elizabeth Kubler Ross, kötü haber karşısında gösterilen tepkileri ölümcül hastalarda ele alarak bir evreleme sistemi tanımlanmıştır. Bu evreler;

1)İnkar:ilk aşama olan inkar aşamasında genellikle olay veya durum yok sayılır, başa gelmiş kabul edilmez, bir yanlışlık olduğu düşünülür.

2)Öfke/Kızgınlık:Kızgınlık aşaması, inkar aşamasında devreye sokulmayan sorgulamaların devreye girmesi ile başlar, üst üste gelen sorgulamalar neticesinde öfke duyguları vücudu ele geçirir. En bilinen soru “Neden ben?” sorusudur. Hasta hastalığına, yakınlarına, hekimlere ve kendine öfke duyar.

3)Pazarlık: Bu dönemde hasta işbirliği ve çaba içerisindedir. Hasta durumu kabul edilebilir bir seviyeye indirmeye çalışır. “Bu hastalık varsa, çaresi de vardır, belki bir yol bulunur” düşünceleri eşlik eder.

4)Depresyon:Pazarlık aşamasının tamamlanmasıyla birlikte etkisi oldukça uzun sürebilen depresyon aşaması başlar. Bu aşamada bütün durumun idrakına varılmıştır, bundan ötürü büyük bir mutsuzluk hakim olmaya başlar. “Neler yaşanacak?” korkusu, “Tamamen düzelir mi?” endişeleri vardır. Hayattan soyutlanma, hiçbir şey yapmak istememe, kayıtsızlık hali gibi belirtiler görülür. Hasta yapamayacakları ve kaybettikleri için yas tutar. Bu süreç kabullenme dönemine geçebilmek için gereklidir.

5)Kabullenme:Bu dönemde hastalık kabul edilir fakat bu durum umutsuzluk olarak düşünülmemeli, hastalığın durumu ve ciddiyetini anlamak olarak düşünülmelidir.

Kötü haber karşısında hasta tepkileri

Hemen hemen her hastada kötü haber karşısında şaşkınlık, kabullenmeme ya da hastalığın önemini reddetme, çaresizlik ve yetersizlik duyguları ve kötü haberin doğruluğuna inanmama, inkâr ve öfkeye kapılma gibi ruhsal tepkilerle birlikte günlük olağan yaşamın altüst olması, uyku, yeme, içme gibi doğal fizyolojik alışkanlıklarda bozukluklar gözlenen tepkilerdir. Hastalar yas dönemine girebilir.

Birkaç haftalık kabullenmeme sürecini takiben umutlanma, savaşma süreci başlar. Ya da hızla tedaviye uyum gösterir, gerekenleri yapar ve bir süre sonra hasta kayıplarını fark eder, yapamadıkları ve yapamayacakları için yas tutar.

Ancak inkâr safhasının uzun sürmesi, hastanın tedaviyi geciktirmesine ya da kabullenmemesine neden olabilir. Hastanın günlük yaşamını etkileyen ve yaşam kalitesini düşüren herhangi bir sorun olduğunda ya da psikiyatrik bozukluk saptandığında, zaman yitirmeden psikiyatrik tedaviye başlamak hastanın bu dönemi daha rahat geçirmesini sağlar.

Birçok hastada son aşama kabullenmedir. Kabullenme, umutsuzluk olarak düşünülmemeli, hastalığın ve durumun ciddiyetini anlamak olarak ele alınmalıdır. Bir yaşam süresi bildirmek ve ümidi tümüyle yok etmek ise kabul edilmesi çok zor bir durum yaratır.

Kötü haber verme görüşmesinin başarısı ya da başarısızlığı, hastanın tepkilerine ve bu tepkilere nasıl yanıt verildiğine bağlıdır. Gözyaşları, kızgınlık, anksiyete normal tepkilerdir. Hastalar bilişsel olarak; inkâr, suçlama, suçluluk, korku ve utanma duygusu belirtebilirler; serbest anksiyete, panik atak ortaya çıkabilir. Haber aynı da olsa, her birey farklı tepkiler verir. Duygunun anlatılmasına izin vermek, kabul etmek ve sadece orada onunla olmak önemlidir. Duyguyu aynı biçimde hissetmek ve hastayla aynı bakış açısını taşımak gerekmez. Sessiz kalmak, dokunmak ve rahatlık sağlamak son derece destekleyicidir.

ALS-MNH Derneği olarak,  ALS tanısının hastaya profesyonel olarak ve hekim-hasta-aile  mahremiyeti çerçevesinde, empati yaklaşımıyla bildirmeye, bir tedavi planı hazırlamaya, hastaya umut ve amaç duygusu vermeye, hastalara ve bakıcılara yönelik psikolojik destek ve danışmanlık sunmaya ve hastaya hastalık, sosyal destek, tedavi seçenekleri ve uygun sağlık merkezlerine yönlendirme hakkında anlamlı bilgiler sağlamaya özel vurgu yapan genişletilmiş kötü haber verme protokollerinin kullanılmasını öneriyoruz.

Kaynaklar 

  1. Hastalara kötü haber vermek: https://www.sdplatform.com/Dergi/466/Hastalara-kotu-haber-vermek.aspx
  2. Kötü Haber VermeTeknikleri: https://www.noroloji.org.tr/TNDData/Uploads/files/K%c3%96T%c3%9c%20HABER%20VERME%20TEKN%c4%b0KLER%c4%b0(1).pdf
  3. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/580562
  4. Delivering Bad News in Amyotrophic Lateral Sclerosis: Proposal of Specific Technique ALS ALLOW https://cp.neurology.org/content/11/6/521

 

Kas Seğirmesi Nedir?

Ourmuş güzel bir dergiye göz atıyosun veya en sevdiğin diziyi seyrediyorsun. Aniden can sıkıcı bir seğirme başlıyor ve dikkatin dağılıyor ve seğirme durmuyor.  Şimdi o seğirmenin ne olduğunu anlayalım.

Hemen hemen hepimizin vücudunun herhangi bir noktasında fasikülasyon olabilir. Fasikülasyon terimi küçük, istemsiz kas kasılması anlamına gelir. Bu, dil de dahil olmak üzere, vücut içinde herhangi bir kas olabilir. Buna halk arasında seğirme denir.

Fasikülasyon nedenlerinin çoğu ciddi değildir ve sadece can sıkıcıdır Örneğin, en yaygın nedenlerinden biri çok fazla kafein alımıdır. Bazı durumlarda vücudumuzda örneğin magnezyum gibi, belirli bir elektrolitin az olması fasikülasyonlara yol açabilir. Benadryl veya astım ilaçları gibi yaygın olarak kullanılan ilaçlar da fasikülasyonlara neden olabilir. Egzersiz sonrası dinlenme sonrasında fasikülasyon deneyimi de yaygındır.

Kas Seğirmesi Nedir?

Kas seğirmeleri, kendiliğinden ortaya çıkan ve görünebilen hızlı kas kasılmalarını ifade eder. Derinizin altında solucanlar geziniyormuş gibi hissettirebilir. Sürekli ve ilgili, birden fazla kas grubunda görülebilir. Bu seğirme, kası kullandığınızda durur ve dinlendiğinizde devam edebilir. Gözler, başparmaklar, kollar, ayaklar ve bacaklar gibi ortak bölgelerde bu seğirmeyi yaşayabilirsiniz. Özellikle baldırlar gibi kaslarda uyuşma ve seğirme bir arada görülebilir. 

Daha Ciddi Durumlar:

Kas seğirmesi, ALS gibi ciddi hastalıklar ve diğer motor nöron hastalıkları gibi daha ciddi bir durumun belirtisi olabilir. Başka belirtiler varsa, örneğin yürüme zorluğu, konuşma ve yutma güçlüğü ile ilgili sorunlar gibi, daha ciddi bir durumun belirtisi olarak düşünülebilir.

İyi Huylu Fasikülasyon Sendromu (BFS):

Benign fasikülasyon sendromu (BFS) Çoğu zaman, vücutta oluşan zararsız seğirmelerdir. Bu nedenle  iyi huylu fasikülasyon sendromu olarak adlandırılır. Peki, BFS'ye ne sebep olur? 

BF'lere Ne Sebep Olur?

Normalde beyin, sinirler aracılığıyla kaslara bilgi gönderir. Bu kimyasal ve elektriksel bir süreçle gerçekleşir. Ancak bu süreçte herhangi bir değişiklik olduğunda, istemsiz kas seğirmesi sinyalleri meydana gelebilir. Bu değişikliklere aşağıdakiler neden olabilir: pH seviyeleri için gerekli kimyasallar ve vitaminler, kas kasılması ve enerji üretimi için gereken maddeler.

Teşhis:

Stres, anksiyete, yorgunluk, yoğun egzersiz ve dehidrasyon (yetersiz sıvı alımı) gibi faktörler seğirmelere neden olabilir. Ayrıca alkol veya kafein kullanımı, düşük fosfat, civa zehirlenmesi ve bazı ilaçlar da (örneğin kortikosteroidler, beta-agonist ilaçlar vb.) seğirmelere yol açabilir. Net bir teşhis koymak için doktorlar genellikle kan testleri, sinir testleri ve nörolojik bir değerlendirme yapar.

Seğirmeyi Durdurma Yolları:

Seğirmeyi durdurmak için bazı yöntemler vardır. Yeterli sıvı almaya çalışın. İdrar renginizin açık ve berrak olduğundan emin olun. İçecekler genellikle kafein gibi kas kasılmalarını artırabilen maddeler içerdiğinden, bu konuda dikkatli olun. Örneğin enerji içeceklerinden uzak durun. Sağlıklı bir diyetle beslenmek, meyve, sebze, fındık ve tohumları içeren çerezler önemlidir. Ayrıca yeterince uyku almak, stresi yönetmek için meditasyon veya  hafif bir egzersiz yapmak da yardımcı olabilir.

Doktorunuzla Görüşün:

Son olarak, seğirmeler devam ederse veya daha ciddi bir sorun olduğundan şüpheleniyorsanız, doktorunuza danışmalısınız. Özellikle kullanılan bazı ilaçların seğirmelere neden olabileceğini göz önünde bulundurmalısınız. 

Not: Sadece kas seğirmeleri olması, ALS hastalığı anlamına gelmez. 


19 Ağustos 2023 Cumartesi

Şehir efsanesi tedaviler

Değerli ziyaretçi, 

ALS hastalığı 1869 yılından beri bilinen bir nörodejeneratif hastalık. Muhtemelen çok daha eski bir hastalık. Aslında insanın insanı inceleme merakı MÖ 4.000 yıl önceye dayanır. Yazının bulunmasından sonraki arkeolojik bulgulardan insan organizmasının merak konusu olduğu biliniyor. M.Ö. 1700'de Edwin Smith cerrahi papirüsü yazıldı. Bu papirüs, eski Mısırlıların sinir sistemini nasıl anladıklarını anlamada önem arz eder.

Kabaca insanlığın tıp ve beyinle ilgisi 3700 yıl öncesine dayanıyor. ALS hastalığını ilk kez tanımlayan Dr Charcot, 150 yıl önce, 3500 yıllık bilgi birikimi ile ALS hastalığının farkına vardı

Hastalığın nedeni hakkında ilk teori olan Glutamat toksik etkisi üzerine 1993 yılında Riluzol ilacı bulundu. Daha sonra 2017 yılında Edaravone ve 2022 yılında Relyvrio ilacı bulundu. Kısacası son 30 yılda ilaç çalışmaları sayesinde 3 ilaç bulundu. Ayrıca SOD1 mutasyonlu Ailesel ALS hastaları için Tofersen (gen tedavisi) bulundu. Bir tür Motor Nöron Hastalığı olan ve ailesel geçiş gösteren SMA hastaları için Nusinersen, Zolgensma ve Risdiplam gibi gen tedavileri bulundu.

Bu tedaviler hastalığı tamamen tedavi etmese de etkili olduğu biliniyor. Bu tedavilere hastalık değiştirici (Modifiye edici) tedaviler deniyor.

Canlı organizmaları inceleyen bilim dalı biyolojidir. Canlı ya da organizma, biyoloji ve ekolojide fonksiyonlarını yaşama mümkün olduğunca uyum sağlayarak sürdürebilen basit yapı moleküllerinin veya karmaşık organ sistemlerinin bir araya gelmesiyle oluşan varlıklar için kullanılan bir kavramdır.

Canlıların doğal yaşam mekanizmalarını anlamak için çeşitli bilim dalları ortaya çıkmıştır. 

İnsan canlısını anlayabilmek için pek çok bilim dalı kendi alanında araştırır ve en doğru bilgiye ulaşmak için diğer dalların ortaya çıkardığı bilgilere ulaşması ve referans göstermesi gereklidir.

Tıp Fakültesinde aşağıdaki dersler, klinik öncesi baraj dersleridir:

  • * Anatomi
  • * Fizyoloji
  • * Histoloji
  • * Hücre biyolojisi
  • * Genetik
  • * Moleküler biyoloji
  • * Biyokimya
  • * Biyofizik
  • * Embriyoloji
  • * Osteoloji
  • * Mikrobiyoloji
  • * Parazitoloji
  • * Patoloji
  • * Fizyopatoloji
  • * İstatistik
  • * Psikoloji

Bu konularda temel bilgilere hakim olmadan insan vücudu hakkında teori üretmek veya uygulama yapmak cahil cesareti olur.

Bir bilginin bilimsel olması için yanlışlanabilir bilgi olması gerekir. Bilimde doğru bilgiye ulaşmak için bilimsel metodoloji denilen bir yöntem bilim kullanılır. Bilim, inanmak değil anlamak üzerine kurulmuştur. Bu nedenle, bilim, gözlemleri niteliksel ve niceliksel olarak ölçülebilir ve kıyaslanabilir bilgiye dönüştürür.

Yukarıdaki bilim dallarının ürettikleri bilgiler ile hastalık teşhis kriterleri uygulamaya girdi. Bu kriterlerden ALS teşhisi için kullanılan El Escorial, Awaji ve Gold Coast Kriterleri teşhiş konusunda yol gösterir. Ayrıca her yıl ALS hastalığı hakkında tanı rehberi yayınlanır.

Rehberde hangi tetkiklerin yapılacağı, ayırıcı tanıda kullanılacak algoritmalar vardır.

Vitamin, mineraller, elektrolitler, elementler,   Ve tanıda bilgi verecek enzimler bakılıyor.

Öte yandan mucize mineral solüsyonu, vitamin, supplementler, Deanna Protocol, Eric's winning ve yüzlerce sözümona tedavilerle iyileşen hasta öyküleri tüm dünyada şehir efsaneleri olarak dolaşıyor.

ALS hastalığı kendisine has bir sinir hücresi dejenerasyonudur.  Sağlıklı insanlarda olumlu etkileri bilinen bazı yöntemler ALS hastalığında zarar verebilir. Örneğin, aralıklı oruç, ketojenik diyet vs.

Bu grupta etkinliği kanıtlanmamış tedaviler konusunda araştırma yapan üyeler var mı bilmiyorum. Ama dünyada bu tür etkinliği kanıtlanmamış tedavileri bilimsel metodoloji çerçevesinde inceleyen Dr Richard Bedlack ve alsuntangled ekibi var. https://www.alsuntangled.com/completed-reviews/

Daha önce onlarca kez yazdım.  ALSREVERSALS projesi devam ediyor. Bu proje, ALS hastalığından iyileştiğini iddia eden hastaları inceliyor. https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/21678421.2022.2090846

Not: Yaşadığım deneyimlerimden naçizane önerilerim aşağıdadır

ALS hastasının sahte tedavilerle mücadelesi

https://turkals.blogspot.com/2022/12/als-hastasnn-sahte-tedavilerle.html

 

 

 

16 Ağustos 2023 Çarşamba

Daha aktif bağışıklık sistemi ALS daha hızlı ilerlemesine neden oluyor

Bağışıklık sistemini güçlendirmek, ALS hastalığında, hastalığın daha hızlı ilerlemesine neden olabilir mi?  

Bağışıklık hücrelerin kan seviyeleri hastalığın seyri hakında bilgi verebilir. 

Büyük bir veri seti üzerinde yapılan bir çalışma, daha aktif bir doğuştan gelen bağışıklık sistemine (bağışıklık sisteminin tehditlere karşı ilk tepki veren kısmı) sahip olan amiyotrofik lateral sklerozlu (ALS) kişilerin daha hızlı hastalık ilerlemesine ve daha kötü sağkalıma sahip olma eğiliminde olduğunu gösterdi.

Bulgular, belirli doğuştan gelen bağışıklık hücrelerinin veya bu hücrelerin belirli oranlarının kan seviyelerinin ölçülmesinin, ALS ilerlemesinin izlenmesine ve hastalığın seyrinin erken dönemlerinde uygun şekilde yönetilmesinin sağlanmasına yardımcı olabileceğini düşündürmektedir

Araştırmacılar, "Sonuçlarımızın teyide ihtiyacı olsa da... bu kolaylıkla elde edilebilen  biyobelirteçlerin değerlendirilmesinin klinisyenlere hastaların yönetiminde yardımcı olabileceği varsayılabilir" diye yazdı.

"ALS'de periferik bağışıklığın rolü: popülasyon temelli bir çalışma" başlıklı çalışma Annals of Clinical and Translational Neurology dergisinde yayımlandı.

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/acn3.5185

Kanıtlar ALS'nin ilerlemesinde inflamasyonun önemli bir rol oynadığına işaret ediyor. 

ALS'nin nedenleri tam olarak anlaşılamamış olsa da, giderek artan kanıtlar, artan inflamasyonun hastalığı tetiklemede önemli bir rol oynadığını göstermektedir. bağışıklık sistemi bir tehditle savaşmak için aktive olduğunda inflamasyon ortaya çıkar. Ancak ALS'de enflamasyon sinir hücrelerine zarar verir.

Bağışıklık sistemi genel olarak iki gruba ayrılabilir: doğuştan gelen ve adaptif. Doğuştan gelen bağışıklık sistemi vücudun ilk tepki veren sistemidir. Örneğin bir enfeksiyon veya tehdit tespit edildiğinde, doğuştan gelen bağışıklık hücreleri ortaya çıkar ve iltihaplı bir tepki başlatır. Buna karşılık, adaptif bağışıklık sistemindeki hücrelerin harekete geçmesi daha yavaştır. Ancak, özellikle daha önceki bir karşılaşmadan "tanıdıkları" bir tehdide tepki verirken daha güçlü iltihabi tepkileri tetikleyebilirler. Aslında aşılar bu şekilde çalışır.

İtalya'daki Torino Üniversitesi'nden bilim insanlarının liderliğindeki bir ekip, bağışıklık sistemi anormalliklerinin ALS'nin ilerlemesini nasıl etkilediğini daha iyi anlamak amacıyla kandaki bağışıklık hücrelerinin analizini gerçekleştirdi.

Bilim insanları, "ALS ve frontotemporal demans (FTD) bağlamında sistemik bağışıklık tepkisinin daha iyi anlaşılması, yalnızca hastalık mekanizmasını çözmek için değil, aynı zamanda potansiyel olarak hastalık aktivitesinin biyobelirteci olarak hizmet etmek için de önemlidir" diye yazdı.

Analiz, 1.452 ALS hastasından alınan kan örneklerini içeriyordu. Yarısından biraz fazlası erkekti ve hastalığın başlangıcındaki medyan yaş 69,5 idi.

Araştırmacılar, daha fazla doğuştan gelen bağışıklık aktivitesi belirteci olan hastaların daha hızlı hastalık ilerlemesine sahip olma eğiliminde olduğunu bulmuşlardır. Örneğin, önemli bir doğuştan gelen bağışıklık hücresi türü olan nötrofil seviyeleri daha yüksek olan hastalarda hastalık ilerlemesi tipik olarak daha hızlıydı.

Bu ilişkiler, hastalık başlangıcı ve sigara içme durumu gibi diğer faktörler hesaba katıldığında bile istatistiksel olarak anlamlıydı ve hem erkek hem de kadın hastalarda benzer sonuçlar bulundu. Yaşa göre tabakalandırılmış analizlerde, bu ilişkiler 65 ila 75 yaş arası hastalarda en güçlü iken, genellikle daha yaşlı veya genç hastalarda istatistiksel olarak anlamlı değildi.

Analizler, doğuştan gelen bağışıklık aktivitesi daha fazla olan hastaların önemli ölçüde daha kötü akciğer fonksiyonuna ve daha kısa sağkalım sürelerine sahip olma eğiliminde olduğunu göstermiştir. ALS teşhisi konduğunda daha ilerlemiş hastalığı olan hastalar da genellikle teşhis sırasında daha yüksek doğuştan gelen bağışıklık aktivitesine sahipti.

Araştırmacılar, "Genel ve katmanlı verilerimiz, tanı sırasında artmış bir doğal bağışıklık sisteminin daha agresif bir hastalık seyri ile ilişkili olduğunu göstermiştir ve nötrofillerin tüm yaş grupları ve cinsiyette ALS'de inflamatuar yanıtın öncüleri olduğunu doğrulamaktadır" diye yazmıştır.

Diğer analizler, başka bir tür doğuştan gelen bağışıklık hücresi olan monosit seviyeleri düşük olan hastaların frontotemporal demans (FTD) veya ALS'nin bilişsel semptomlarına sahip olma olasılığının önemli ölçüde daha yüksek olduğunu göstermiştir. Cinsiyete göre yapılan analizlerde, bu ilişki yalnızca kadın hastalarda anlamlı bulunmuştur.

Araştırmacılar, bilişsel  bozukluğu olan hastaların kanlarında daha az monosit olabileceğini, çünkü bu bağışıklık hücrelerinin daha fazlasının beyne taşındığını ve orada iltihaplanmaya neden olduğunu tahmin ediyor. Ancak ALS'de bağışıklık aktivitesi ve biliş arasındaki ilişkiyi çözmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğunu vurguladılar.

Araştırmacılar, "Daha fazla kanıt gerekli olsa da, verilerimiz monositlerin hastalıkla ilişkili nöroinflamatuar süreçleri incelemek için cazip bir hedef olabileceğini doğruluyor" diye yazdı.

Birlikte ele alındığında, çalışma bulguları "sistemik bağışıklığın düzensizliğinin ALS'li bireyler arasında ortak bir özellik olduğunu gösteren artan kanıtlara katkıda bulunmaktadır" sonucuna varmıştır.

Araştırmacılar, bu bulguların ALS'deki bağışıklık tepkisinin "çok yönlü olduğunu ve hastanın özelliklerine göre değiştiğini" de vurguladığını ekledi.

"Sonuç olarak, ALS'deki genel periferik immün düzensizliği ve enflamatuar durumu yakalamak için tek bir belirteç yeterli değildir ve ALS patogenezinde [gelişiminde] ve ilerlemesinde yer alan karmaşık altta yatan mekanizmayı çözmek için çoklu belirteçlerin değerlendirilmesi gereklidir" diye yazdılar.

https://alsnewstoday.com/news/innate-immune-activity-tied-faster-als-progression


6 Ağustos 2023 Pazar

Nadir hastalık nedir? Yetim ilaç nedir?

NADİR HASTALIK NEDİR?

Nadir hastalık, çoğunlukla genetik nedenlerden kaynaklanan ve toplumda genele kıyasla daha az sayıda insanda görülmekte olan hastalıkları ifade etmektedir.

Çoğunlukla kalıtsal olarak aktarıldığı düşünülen nadir hastalıkları teşhis veya tedavi edilmemeleri hallerinde bireyler üzerinde kronik ve kalıcı ağır sonuçlar yaratabilecektir. Nadir hastalıkların ilk tahlilde teşhis edilmesi ihtimalinin de düşük olduğu göz önüne alındığında, bu hastalıklara verilmesi gereken önemin daha da yüksek olması gerektiği söylenebilecektir.

Dünya genelinde yaklaşık olarak 7.000 nadir hastalık bulunduğu ve bu hastalıkların “nadir” olarak adlandırılmalarının yanı sıra dünya nüfusunun yüzde 5’i ile 6’sini, yani yaklaşık 350 milyon insanı etkilediği düşünülmektedir. Nadir görülen hastalıkların çoğu takip edilmediğinden, nadir görülen hastalıkların sayısını veya kaç kişinin bu hastalıklardan etkilendiğini tam olarak belirlemek de zordur.

Her 2.000 kişiden 1 kişiyi etkileyen hastalıklar Avrupa Birliği tarafından nadir hastalık olarak kabul edilmektedir. Bu oran Amerika Birleşik Devletleri’nde ise her 200.000 kişiden 1 kişiyi etkileyen hastalıklar olarak nitelendirilmektedir.

ALS hastalığı yüzbinde 2-3 görülme sıklığı (insidans)  nedeniyle Nadir hastalıklar grubunda kabul ediliyor. 

Tüm dünyada bulunan nadir hastalık çeşitlerinin 5.000 ile 8.000 arasında değiştiği düşünülmektedir. 

YETİM İLAÇ NEDİR

Kronik sonuçları olabilen ve kalıcı fiziksel engeller yaratabilen nadir hastalıkların teşhisi, önlenmesi ve tedavi edilmesinde kullanılabilecek olan fakat sektörde diğer tedavi edici ilaçlara nazaran daha az pazara sahip olan ilaçlar “yetim ilaçlar” olarak adlandırılmaktadır. Bunun nedeni olarak ise toplumda azınlıkta olan hastalıklar için kullanılacak olmaları örnek gösterilebilecektir.

Bu tür ilaçların oldukça kısıtlı sayıda bir hasta popülasyonuna hitap etmesi ve araştırma ve geliştirme süreçlerinin uzun ve maliyetli olması sebebiyle ilaç üreticilerinin üretiminden kaçındığı bir araştırma ve geliştirme alanı olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü bu ilaçların üretimi için yapılacak araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin piyasaya sürüldükten sonra getireceği maliyetin çok yüksek olması nedeniyle, ilaçları piyasaya sürenlerin yaptıkları yatırımı tam olarak amorti etmesi de zor olmaktadır. 

Kaynak: 

https://www.orpha.net/orphacom/cahiers/docs/GB/eproc_disease_inventory_R1_Nom_Dis_EP_04.pdf

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/index.php

https://rarediseases.info.nih.gov/

https://rarediseases.org/

http://www.nafider.org/tr


Kennedy Hastalığı (spinobulber müsküler atrofi)

Kennedy hastalığı, nadir görülen, X kromozomuna bağlı, yavaş ilerleyen nöromusküler bir hastalıktır. Hastalık tipik olarak erişkin yaşlarda başlar ve ilk semptomlar genellikle 20 ila 50 yaşları arasında ortaya çıkar. Hastalık, kol, bacak ve yüz bölgesindeki kaslarda güçsüzlük ve kramplar, memelerde büyüme, konuşma ve yutma güçlüğü (disfaji) gibi semptomlar ile kendini belli eder.

Kennedy hastalığı, 350.000 erkeğin 1'inden daha azında görülür. Dolaşımdaki düşük testosteron seviyeleri ve hastalığın X kromozomu ile taşınmasından dolayı tipik olarak kadınlarda görülmez.
 
Tedavi semptomatik ve destekleyicidir. Hastaların küçük bir yüzdesi (~ %10) yutma komplikasyonları nedeniyle 60'lı veya 70'li yaşlarında hastalığa yenik düşse de yaşam beklentisi normaldir. Şu anda, Kennedy hastalığı için bilinen bir tedavi yoktur. Fizik tedavi, meşguliyet tedavileri ve konuşma terapisi, ilerleyen hastalığa uyum sağlamak ve bireyin becerilerini korumak için yaygın olarak kullanılır.

Benzer hastalıklar 
ALS (Amyotrofik Lateral Skleroz,  Motor Nöron Hastalığı 
Amyotrofik lateral skleroz (ALS), motor nöron hastalıkları olarak bilinen bir grup hastalıktan biridir. Sinir sistemi ile vücudun istemli kasları arasındaki iletişimi kolaylaştıran beyin, beyin sapı ve omurilikteki sinir hücrelerinin (motor nöronlar) ilerleyici dejenerasyonu ve nihai ölümü ile karakterizedir. Normalde, beyindeki motor nöronlar (üst motor nöronlar) omurilikteki motor nöronlara (alt motor nöronlar) ve ardından çeşitli kaslara mesajlar gönderir. ALS hem üst hem de alt motor nöronları etkiler, böylece mesajların iletimi kesintiye uğrar ve kaslar giderek zayıflar ve yok olur. 

Sonuç olarak, istemli hareketi başlatma ve kontrol etme yeteneği kaybolur. Nihayetinde, ALS solunum yetmezliğine yol açar çünkü etkilenen bireyler göğüs ve diyaframdaki kasları kontrol etme yeteneğini kaybeder. 

ALS genellikle Lou Gehrig hastalığı olarak adlandırılır. Kennedy hastalığı hastalarının %10 kadarına, gerçekten Kennedy hastalığına sahip oldukları belirlenmeden önce ALS yanlış teşhisi konulabilir.

Kaynak: