Daha önce kendi işini kendisi yapabilen, bağımsız yaşayan birey, ALS ile tanıştıktan sonra zaman içinde başkasından yardım almak zorunda kalabilir. Bu süreç, psikolojik açıdan zorlu bir süreçtir.
Biz insanlar, sosyal varlıklarız. Bazen zorda kalırız, yardım isteriz. Bazen zorda olanlara, kendisi yardım istemese de yardım ederiz. Bazı insanlar yardım etmeyi sever, bundan mutluluk duyar. Bazı insanlar yardım etmek ister ancak nasıl yardımcı olacağını bilemez. Bazılarımız da yardım istemekten hoşlanmaz. Kendi işini kendi görmeyi tercih eder. Bununla ilgili atasözlerimiz, deyimlerimiz bile vardır:
“Kurda neden boynun kalın demişler, işimi kendim görürüm de ondan demiş”, “kendi göbeğini kendi kesmek”, “minnet altında kalmamak” vb.
ALS hastalığı ilerleyici bir hastalık olsa da herkeste farklı seyir gösterir. Kas güçsüzlüğü, bir anda veya ataklar şeklinde olmaz. Örneğin yürürken ayağının ucunu yerden zor kaldıran bir hasta birkaç ay veya yıl sonra ayaklarını yerden kaldıramaz duruma gelebilir. Yorgunluk sonrasında eski gücünü kazanması için gereken dinlenme zamanı giderek artar.
Zaman içinde kas grupları giderek güçsüzleşir. Bazı hareketleri yapamayan bir hasta bir süre sonra beceriksiz de olsa aynı hareketi yapabildiğini fark edebilir. Bunun nedeni, hareketi yaptıran kaslara yardımcı olan yöndeş kasların nispeten güçlenmesidir. Bir zaman sonra yöndeş kas grubu da güç kaybedecektir. Bu olay, bazı sözde tedaviler uygulayanların fırsat olarak kullandığı bir durumdur. Hasta, eskiden yapamadığı bir hareketi sözde tedavi ile yapabildiğini zanneder. Oysa ALS hastalığında durum çok farklıdır. Aşırı zorlayıcı egzersizler kaslara daha çok zarar verir, kas kaybını hızlandırır.
Arada kısa iyileşme gibi görünen kas gücünde artma, aslında geçici bir onarım/yeniden yapılanma sürecidir.
Sonuçta ALS hastalığında kas güçsüzlüğü ilerleyicidir.
Hastalar doğal olarak gücünü sonuna kadar kullanmaya çalışır ve yardım istemeyi reddederler.
Daha önce kendi işini kendisi yapabilen, bağımsız yaşayan birey, ALS ile tanıştıktan sonra zaman içinde başkasından yardım almak zorunda kalabilir. Bu süreç, psikolojik açıdan zorlu bir süreçtir.
İnat ve azim farklı şeylerdir. Örneğin mutfak tezgahından bir bardak suyu ilk hamlede yerinden dengeli bir şekilde kaldıramazsanız, muhtemelen ikinci hamlede başaramazsınız. Sonuçta inat ederseniz bardak düşüp kırılacaktır. Siz de muhtemelen bir öfke nöbeti yaşayacaksınız. Belki de bütün gününüz kötü geçecek. Tüm bunlar yerine tatlı bir dille “bir bardak su alabilir miyim?” demek, veya bir şekilde net olarak isteğini iletmek, keyifli bir gün için güzel bir başlangıç olabilir.
Yardım istemek, birlikte yaşadığınız insanları da rahat hissettirir. Çünkü onlar ne zaman neye gerçekten ihtiyacınız olduğunu bilemezler. Siz açık ve net bir tavırla davranırsanız çevrenizdekiler de kendilerini rahat hissederler. İletişimin ilk kuralı net olmaktır.
Yardım isteme konusunda kendinizi rahat hissediyorsanız ve karşıdaki insanın durumunu da göz ardı etmiyorsanız sorun yok. Ama yardım isteme konusunda ince eleyip sık dokuyorsanız, kolay ve pratik çözümler üreterek, gereğinde kimden, hangi konuda, ne zaman yardım istediğinizi net olarak ileterek yaşamı daha huzurlu hale getirebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder