Yasal Uyarı

Bu site, ALS hastalığı ile ilgili haber ve bilgilendirme sitesidir. Tıbbi tavsiye, teşhis veya tedavi yerine geçmez. Tıbbi bir durumla ilgili sorularınız için her zaman doktorunuzla görüşün. Dr. Alper Kaya

14 Nisan 2019 Pazar

Kişisel gelişim yolunda ALS (*)


Doğuştan veya sonradan engelli olmak veyahut süregen bir hastalıkla yaşamak... Yaşamımızda, içine doğduğumuz veya içinde bulunduğumuz bu ortamı, kişisel gelişim için bizlere verilmiş, bir çeşit araç olarak kabûl edebilir miyiz?

Evet, bundan 29 yıl önceki bakış açım ile gördüğüm tek şey "umutsuzluk" ve "çâresizlik" idi. ALS gibi bir hastalıkla nasıl yaşayacağım hakkında en küçük bir bilgim yoktu. Kitapları karıştırdıkça umutsuzluğum ve çâresizliğim artıyordu.

Geleceğim âdeta yok olmuştu. Kitaplarda yazılanları okudukça, yaşayacağım zorluklar gözlerimin önüne geliyor, onlarla asla baş edemeyeceğimi düşünüyordum. Kendi geleceğim, eşimin geleceği, doğacak kızımın geleceği, annem, babam, kariyerim... “Tanrım! Bu bir kâbus olmalı!” dediğiniz anlardan biriydi kısaca...

Tüm bunlarla, kendime saygımı yitirmeden ve tabir yerindeyse çuvallamadan baş edebilecek miydim?

29 yıl sonra bugünkü bakış açımla geçmişe bir göz attığımda gördüğüm o ki, hastalığım, benden götürdüklerinin yanında bana çok şey kattı. Bunu söylemek biraz abartılı gelebilir ancak en azından beni iyi yönde geliştirdiğini söyleyebilirim.

Modern psikoloji ve psikiyatrinin öncülerinden C. G. Jung şöyle diyor: Bir hastalık, yanlış odaklanmış egoyu tam anlamıyla ele geçirmeden terk edip gitmeyecektir. Kişi hastadır fakat hastalık aslında bu kişiyi iyileştirmeye yönelik olarak doğanın bir müdahalesidir. Buradaki asıl tezat, hastalığın kendisinden ziyâde iyileşme sürecimizden bir şeyler öğrenecek olmamızdır.
Burada, Jung’un affına sığınarak, küçük bir değişiklik yaptığımı itiraf etmeliyim: Jung'un "neurosis" terimi yerine daha genel bir terim olan "hastalık" kelimesini kullandım.

Bu yaptığımın çok da doğru olmadığını bilsem de profesyonel dostlarımın affına sığınıyorum.
Peki, benim egom nasıldı? Yâhut kendi ego tanımım ne denli objektif olabilirdi? Henüz egom ile hesaplaşmam sona ermediği için bu soru cevapsız kalacak sanırım. Bu arada kendim ile ilgili öğreneceğim çok şey var. Çünkü yolculuğum devam ediyor. Dedikleri gibi, “insan insanı yolculukta tanır”.

Hayatımızda bâzı şeyler bize göre istediğimiz yönde gitmiyorsa, en azından önünde bir engel olduğunu düşünürüz. Bu durumda ya yolumuzu değiştiririz ya da bir tavır ortaya koyarız. Her iki durumda da ruhsal bir gelişme gösteririz. Bir sonraki engele dek yeni yöntemler bulma yeteneğimiz zenginleşir.

Dışarıdan bakıldığında durumum pek iç açıcı değilmiş gibi görünüyor. Kendi başıma temel gereksinimlerimi karşılayamıyorum. Beslenme, tuvalet, temizlik, yatmak, kalkmak, sonunum cihazımın çalıştırılması, aspirasyon vs. Tam anlamıyla başkasına bağımlıyım. Ancak, bu görünüm sizi aldatmasın. İçimde yaşamın tüm renklerini, seslerini, kısaca yaşamın kendisini hissediyorum ve onunla doluyum. Öte yandan toplum içinde kendime göre bâzı görevlerim var. İnsanların sâhip oldukları sağlıklı bedenleri için minnettar olmaları gerektiğini ve hiçbir şeyin garantisi olmadığını hatırlamaları için bir fırsat olarak karşılarında duruyorum. Bu süreç yâni, öğrenme-öğretme süreci karşılıklı birbirini besleyen, çoğaltan bir özelliğe sâhiptir.

Atasözleri bunu benden daha öz anlatıyor: "Ne ekersen onu biçersin". Yâhut şöyle söyleyebilirim: İnsanlara gülümseyerek bakarsak gülümseyen yüzler görürüz.

Evet; yaşam âdil değil. Çocuklar kanser oluyor, henüz yaşama merhaba diyemeden elveda diyorlar. Kazalar, doğal felâketler, savaşlar, açlık vs. Ne, yaşadığımız acılar yaptıklarımızın cezalandırılmasının bir sonucu, ne de iyi koşullarda, sağlıklı bir yaşam sürmek, bizlere ödül olarak verilmiş bir ayrıcalık. Hepsi, yaşam okulunda öğrenilmesi gereken derslerle dolu birer sınıf…

Ruhsal gelişimimiz buna bağlı. Eğer yaşam, Tanrı’nın (Yaradan, Rab, Mevlâ, God, Tengri) ceza ve ödül (bizim beklediğimiz ve anladığımız anlamda) sistemi üzerine kurulu olsaydı, bizim için en ağır acılardan, dertlerden, hastalıklardan kurtulmak onun emri ile çok kolay olacaktı ve çevremizde her gün birilerinin durduk yerde bir hastalıktan kurtulmuş olduğunu, ayağı bacağı kopmuş bir savaş gâzisinin bir anda tekerlekli sandalyesinden kalkıp koştuğunu vs. görecektik. Oysa sistem ne yazık ki (veya iyi ki demek lâzım belki de) böyle çalışmıyor.

O hâlde, geriye başka bir gerekçe kalıyor yaşamın anlamına veya anlamsızlığına dâir.
Sistemin toplam mükemmelliği için, maddî, görünür, somut nedenlerden öte bâzı evrensel yaşam prensipleri olmalı. Gezegenimizde bildiğimiz pozitif bilimin sınırlarını genişletmekten başka, ruhsal gelişimimizi de elimizden geldiğince tamamlamalıyız. Bu amaçla yaşamdaki acılardan sevinçlerden bir ders çıkarmalı ve milyarlarca yıllık zaman boyutunun, matematiksel anlamda neredeyse ihmâl edilebilecek bir zaman kesiti olan 60–70 dünya yılında, bir insan ömrüne sığabilecek oranda kişisel bilgilenme görevimizi yerine getirmeliyiz.

Yanlış odaklanmış egoyu olması gereken yere getirmenin bir yolu da bu eğitimden geçmektir.
Günümüz dünyasında hızlı yaşayan insanların bireysel ruhsal gelişiminde gözden kaçırabilecekleri çok küçük ayrıntıları, bizim gibi zamanın kozmik akışına kendisini bırakmış gözlemciler belki yakalayabiliriz. Bu gözlem, insan soyunun mükemmelliğe ulaşmasında ola ki bir katkı sağlar.
Oturduğum yerden çevremi seyrederken ince ayrıntıları görme şansı olan bir grup insandan biri olarak, bir kum tânesinin hikâyesinden başlayabilirim. Belki de bir gün evrenin sırrını kum tânesinin içinde görebileceğim.

Kim bilir?

ALPER KAYA
Seferihisar - İzmir


Sevgili dostum Kerem Doksat’a teşekkür ederim.


(*) ALS (Amiyotrofik lateral skleroz)

6 Nisan 2019 Cumartesi

ALS Hastasının Sözde Tedavi Yolculuğu

Acımasız bir hastalık ile yaşarken her bilgi kırıntısında şifa arıyoruz.

Bu durumdaki bizler haliyle suistimallere açık bir grubuz.

Hasta, yakını, eczacı, bitkisel ürün satıcıları, medikal firmalar pek çok ürün pazarlıyor. Televizyon, sosyal medya, aktarlar, marketler eczaneler hatta doktor!lar, ilaç olmayan ürünleri pazarlıyorlar.

Dileyen dilediği yolu seçebilir. Burada yıllardır benzer öyküleri okuyor, paylaşıyoruz. Yeni teşhis almış hastalar veya yakınları çaresizlik içinde şifa arıyorlar. İlk kez duyduğu her tedavi haberinde doğal olarak heyecanlanıyorlar. Bunları çoğumuz deneyimledik, umut bağladık. Umutsuz yaşanmıyor.

Ancak biriktireceğimiz tecrübeleri de yabana atamayız. Deneyimler en değerli bilgileri içerir. Yakın geçmişte "tedavi buldum!" diye grupta heyecanla ve bir tedavi bulduğuna gerçekten inanan insanların yazılarını okuduk. Canı ciğeri, yakını ALS hastası olduğunu öğrenen insanlar bir tür süreç yaşıyor. Dünyanın her yerinde yaşanıyor bunlar. Çünkü Dünyada 450.000 ALS hastası var.

Bunun gibi binlerce yazı yazılmıştır muhtemelen. Bazılarımızın her şeye rağmen kendi Amerika’sını keşfetme özgürlüğü var.

Bir tedavi yöntemi konusunda karar vermeden önce şunları dikkatle gözlemlemenizi öneririm:

  1. Tedavi pahalı mı? Muhtemelen yarar görmezsiniz. Çünkü dünyanın sayılı zenginleri arasında da ALS hastaları var. Bu tür  çok pahalı sunulan tedaviyi  satın alacak insanlar var.  Ne yazık ki iyileşen bir sayılı varlıklı ALS hastası yok. 
  2. El altından mı sızdırılıyor? Yeraltı, merdiven altı mı? 1 numarayı okuyun. 
  3. Ben para pul istemem Allah rızası için yardımcı olabilirim diyen kimseler: Halk arasında otçu, otacı, ırıklayıcı, şifacı, şifa ocağı gibi geleneksel yöntemler binlerce yıldır denenmiştir. Pek çoğu hasta boş dönmesin, umudu kırılmasın diye bildiklerini uygular. Huzur bulabilirsiniz ama iyileşen, şifa bulmuş ALS hastası olmaz. 
  4. Allah bana yetenek verdi, ben bu işin sırrını göklerden aldım. Para pul istemem diyenler muhtemelen akıl hastasıdır. Sze vereceği zarardan bihaber, kendisinde insanüstü yetenekler olduğuna inanır, inandırır. Zaman, iş güçten olursunuz. Dikkat edin müridi olmak işten bile değildir. Hoca uçmaz müridi uçurur derler.
  5. Ben bu işi Uzakdoğu’da öğrendim. Ustalarım Budist, Şintoist, Taoist, Falun Dafa, şifacı, holistik healer vs. diyenler çok ilgi çekerler. Modern insanın klasik tıp içinde sıkışmış olduğu söylemi ile başlarlar. Yeni bir ruhsal yolculuk vaadiyle profesyonelce sizi yönetirler. Paranın önemsizliğinden dem vurup kendileri zengin olurlar. Zaman ve paranızdan ve hatta inancınızdan olursunuz. 
  6. Her şeyin kutsal kitaplarda yazdığını, iyi bir inanan olursanız hastalığınızın şifasını bu yolla bulabileceğinizi telkin edenler vardır. Bu tür yolculukta ruhsal açıdan acılar, travmalarla dolu bir yoldan gidilir. Bedensel iyilik olmasa da iyi bir münzevi yaşam sürdürülebilir. Yalnızlaşma ve gerçek dünyadan sevdiklerinizden kopma riski çok yüksektir. 
  7. Hiçbir dini veya felsefi dayanağı olmayan bazı kerameti kendinden menkul hoca lakaplı fırsatçılar, "sende nazar var, büyü var, malında haram var, eşin sana kötülük yapıyor, düşmanların var" vs. gibi telkinlerle olaya el koyar. Son kuruşuna kadar acımasızca elinizden alırlar. Hastanın aklı başında, sağduyu sahibi yakınlarını hastayla görüştürmez, inanılmaz senaryolar yazar ve inandırırlar. Hasta ve yakınları büyük bir karanlığa düşerler. Bazen hasta, giderek yalnızlaşır, yoksullaşır. 

İnternet forum sayfalarında, destek gruplarında, sosyal medyada, hasta gruplarında çok fazla tecrübe sahibi hasta ve yakınları var. ALS öyle bir hastalık ki bütün yolları kişisel olarak deneyecek vakti, fırsatı vermiyor.
Hangi yoldan giderseniz gidin, yolunuzun şifaya varmasını en içten duygularla diliyorum.

Sevgilerimle