2014 yılının yaz aylarında Amerika'dan tüm dünyaya yayılan Buz kovası (icebucketchalleng) kampanyası ile ALS hastalığına dikkat çekilmişti. Türkiye’de de oldukça ilgi gören kampanya, pek çok ünlü ve gönüllünün desteği ile yüzlerde hastaya umut ışığı olmuştu.
Bugünlerde dünyada ALS hastaları için #ALSPepperChallenge (#acıyıhisset) kampanyası başlatıldı. ALS hastalığını yeniden gündeme getirilmeye çalışıldığı Hot pepper challenge for ALS” (ALS farkındalığı için acı biber kampanyası) dünyayı yakmaya başladı.
Kampanyanın içeriği; 1 adet acı biber (tamamını ye veya 100 tl ALS derneğine bağış yap) 3 arkadaşına meydan oku,Video çek, Sosyal medyada paylaş.
Biberin anavatanı ve yayılışı
Cristof Colomb ve arkadaşları Amerika'yı ilk keşfettiğinde burada karşılaştıkları ve çok acı mevyeleri olan bitkinin karabiber olduğu zannederek geldikleri yerin karabiber tarımının en yoğun yapıldığı Güney Hindistan olduğunu düşünmüşlerdi. Bu günden yaklaşık 500 yıl sonra araştırıcılar tarafından ortaya konan yeni bulgular ile keşfedilen yerin Amerika Kıtası, bitkinin ise bugün dünyanın birçok yerinde büyük miktarda yetiştiriciliği yapılan ve en çok kullanılan baharatlardan biri olan acı biber olduğu belirlenmiştir. Aslında Colomb sadece Amerika kıtasını değil aynı zamanda biberide keşfetmiştir. Nitekim tarihi belgeler eski dünyada herhangi bir şekilde kültürü yapılmayan biberin Amerika'nın 1492 yılında keşfinden sonra dünyaya yayıldığını göstermektedir. Biber Magnoliophyta bölümünde Magnoliopsida sınıfında, Solanales takımında, Capsicum türünü içerisinde bulunduran patlıcan, domates, petunya, patates ve tütünün yer aldığı Solanacea familyasında yer alır. Capsicum türlerinin gen merkezi Peru ve Venezuella'nın yer aldığı Orta Amerika'dır. Biberin orijininin Orta Amerika olduğu bilinmesine karşın yapılan taksonomik çalışmalar ile biber orijinlerinin türlere göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Özellikle acı biberlerin Güney Brezilya ile Bolivya orijinli olduğu bildirilmektedir (McLeod et al. 1983; Pickersgill 1984).
Tarihte ilk biber yetiştiriciliğinin M.Ö. 7500 yıllarında yapıldığı ve Amerika'da ilk yetiştirilen bitki türleri arasında yer aldığı, biber kültürünün Amerika'dan Avrupa'ya buradan ise Çin ve Hindistan'a hızlı bir şekilde yayıldığı bildirilmektedir. Ticari yetiştiriciliğinin 1600'lü yıllardan itibaren yapıldığı bildirilen biber (Dewitt and Gerlach 1990) bu tarihten sonra hızlı bir şekilde tüketim zincirindeki yerini almıştır. Çok geniş çeşitliliğe sahip olan Capsicum genusu içerisinde 20-25 arasında biber türü bulunmasına rağmen bunlardan sadece 5 tanesinin (C. annuum, C. baccatum, C. chinense, C. frutescens, C. pubencens) kültürü yapılmaktadır.
Biberin Türkiye'ye Girişi ve Yayılışı
Biberin ülkemize Avrupa ülkeleri ile kurulan ilişkiler ile girdiği düşünülmesine karşın yapılan son araştırmalarda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Andrews (1999) Türkiye'ye biberin üç değişik noktadan girme ihtimali üzerinde dururken, bunlardan birincisinde biberin İspanya'dan deniz yolu ile Güney Afrika kıyılarından Hindistan'a ulaştığını buradan Asya kıtasına yayıldığını belirtirken Basra Körfezi veya Kızıldeniz yolu ile Suriye'ye buradan. Türkiye'ye girdiği düşünülmektedir. İkinci görüşe göre Amerika kıtasından İspanya'ya gelen biber, Fas üzerinden Mısır'a buradan İskenderun yolu ile İstanbul'a kadar ulaşmış, balkan ülkelerine hatta İtalya'ya İstanbul ile yapılan ticaret ile ulaştığı düşünülmektedir. Ayrıca Hindistan'dan Asya Kıtasına yayılan biberin, Afganistan ve İran üzerinden Türkiye'ye girdiği, buradan İstanbul'a ve bazı Doğu Avrupa ülkelerine yayıldığı diğer bir görüş olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu üç görüşün ortak noktası ise biberin ülkemize 15-16. yy. arasında Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok ülke ile yapılan ticaret ile girdiği, hatta bazı tüccarlar tarafından kara bibere rakip olmak üzere birçok ülkeye pazarlandığı bildirilmektedir. Biber meyveleri sebze olarak değerlendirilmelerine karşın botanik olarak üzümsü bir meyvedir ve genellikle meyvenin kalite özelliklerine göre sınıflandırılır örneğin; acılık, renk, meyve kullanım şekli gibi. Meyve şekli yönünden türler arasında büyük farklılık bulunan biberde yaygın olarak ancho, dolma, jalepeno, pasilla, new mexican, yellow wax meyve tipleri taze ve gıda sanayinde işlenerek değerlendirilmektedir. Uzun yıllardan beri yetiştiriciliği yapılan biber ülkemiz toplam sebze üretim miktarı içerisinde önemli bir paya sahiptir. 2004 yılı verilerine göre 88.000 ha alanda 410.000 ton dolmalık 1.350.000 bin ton uzun sivri biber yetiştiriciliği yapıldığı bildirilmektedir. Biber üretim bölgelerinin başında gelen Ege, Marmara, Güney ve Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz'de gelmektedir. Ege ve Marmara Bölgelerinde taze-sofralık veya gıda endüstrisinde farklı şekillerde işlenmek üzere biber yetiştiriciliği yapılırken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde özellikle toz ve pul biber üretimine yönelik biber üretimi yapılmaktadır. Akdeniz Bölgesi başta olmak üzere Ege, Marmara ve Karadeniz Bölgelerinde toplam üretimin %85'i gerçekleştirilmektedir. Üretimin büyük bir kısmı iç pazarda tüketilmekte az bir miktar (%2) ihraç edilmektedir. Biber yetiştiriciliği her yıl %4–10 arasında değişen oranlarda artarken toplam biber üretiminin %90'nı taze tüketim amacıyla geri kalan kısmı farklı şekillerde işlenerek değerlendirilmektedir. İşlenmiş ürünlerin başında salça, toz biber, dondurulmuş ve turşu yapılarak değerlendirme gelir. Meyve özellikleri bakımından büyük varyasyona sahip olan biber, meyve şekline göre değişik şekillerde tüketilmektedir (Şekil 1). Dolma biberler dolma yemeği yapımında kullanılırken California Wonder biberleri salatalarda, kalp şeklinde meyveleri bulunan biberler konserve veya dondurularak, konik biberler baharat yapımında veya taze tüketim amacıyla değerlendirilir.
Farklı meyve şekillerine sahip acı biberler ülkelere ve tüketim alışkanlıklarına göre taze veya işlenerek değerlendirilmektedir. Ekonomik bakımdan önemli bir sebze olan biber biyolojik bakımdan da oldukça ilgi çekici özelliklere sahiptir. Meyvenin kuru maddesinde toplam protein ve şeker içeriğinin sırasıyla; %16-%18 ve %20-%40 oranında olduğu Somos tarafından bildirilmektedir (Somos, 1984).
Biberde tadı oluşturan asıl yapı alkoloid bileşeni olan capsaicindir. Capsaicin (C18H27NO3) septada ve meyvenin plesantal dokusunda bulunurken meyve duvarında bulunmaz. Biber meyveleri karbonhidrat, organik asit, aromatik bileşikler ve renk pigmentleri içermekte ve bunların miktarı meyve olgunlaşması ile değişmektedir (Govindarajan, 1985; 1986). Biber ayrıca B1, B2, C vitamini ve birçok meyvede bulunmayan P vitamini içerir. Bünyesindeki karetonoid pigmentleri (alfa ve beta-karoten) havuçlar ile benzerlik göstermektedir. Bu pigmentler biberde sarı, yeşil ve kırmızı rengin oluşmasını sağlar. Adı geçen vitaminler yönünden oldukça zengin olan biber plesantasında capsaicinoidler yer alır. Karotenoidler meyveye kırmızı rengini verir. Biber bünyesinde yağ, pigmentler, resin, protein, selüloz, pentosa ve mineral madde bulundurur. Birçok Capsicum türü önemli miktarda B, C, E ve provitamin A (karoten) bulundurur. C vitamini bakımından oldukça zengin olan biber çeşitlere göre değişmekle beraber 340 mg/100 g kadar C vitamini bünyesinde bulundurabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder