Önce birkaç temel kavramı hatırlayalım:
Travma: Örselenme, ruh ve beden sağlığına gelebilecek her türlü tehdit; maddî veya manevî yara.
Stres: Zorlanma.
Akut stres tepkisi (akut stres bozukluğu, psikolojik şok, mental şok veya basitçe şok):
Korkunç
veya da travmatik bir olaya karşı tepki olarak ortaya çıkan
psikiyatrik bir durumdur. Bununla bağlantısı olmayan dolaşım sistemiyle
ilgili şok ile karıştırılmamalıdır.
Akut Stres Tepkisi, ilk olarak Walter Cannon
tarafından, 1920'lerde, hayvanların tehdide karşı sempatik sinir
sistemindeki genel bir boşalmayla tepki göstermesi olarak
nitelendirildi. Tepki daha sonra, omurgalılar ve diğer organizmalar
arasındaki stres yanıtlarını düzenleyen genel adaptasyon sendromunun ilk
aşaması olarak kabul edildi.
Sebepleri
Tanım olarak Akut Stres Tepkisi,
bir kişinin yaşadığı veya tanık olduğu travmatik olayın sonucudur.
Olayda kurban/tanık şiddetli, rahatsız edici ve beklenmedik bir korku
yaşar.
Kurban veya tanık (şâhit) kendisinin veya başka birinin ciddi bir şekilde yaralanacağı veya öleceği hissine kapılır. Kurban kelimesi, bâzı dinsel çağrışımlara yol açtığı için, özellikle cinsel travma mağdurlarında pek fazla tercih edilmemektedir.
Yoğun bir çaresizlik karşısında zihnin ve vücudun verdiği cevap olan Akut Stres Tepkisi, TSSB’nin bir çeşididir.
Yaş, cinsiyet, toplumsal ve kültürel şartlar, çocukluk çağında yaşanan
olumsuzluklar, olumsuz hayat olaylar, toplumsal desteğin yetersizliği,
aile ve psikiyatrik hastalık öyküsü gibi genetik, biyolojik ve
psikolojik yatkınlıklar bu tür bir etkinin ortaya çıkmasını
kolaylaştırmaktadır.
Ruhsal travmanın etkileri ve çareleri
Travma
sonrası stres sorunları korkutucu olaylardan sonra görülür ve yıllarca
sürebilir. Ömür boyu da sebat edip, bir kişilik sorunu hâlini alabilir.
TSSB kişiyi ve ailesini, kişinin iş gücünü olumsuz etkiler.
Ruhsal travmaya yol açan olaylar:
Hangi Olaylar Ruhsal Travmaya Yol açar?
Ruhsal sorunlara yol açtığı bilinen travma türleri şöyle sıralanabilir:
* Doğal âfetler (deprem, sel, yangın)
* İnsan eliyle yapılan travmalar (savaş, işkence, tecavüz)
* Kazalar (iş, trafik)
* Beklenmedik ölümler
* Ciddi-ölümcül hastalıklara yakalanma
Toplum içinde ruhsal travmaya yol açan olaylar çok yaygındır.
Araştırmalar,
her iki kişiden birinin bu tür olaylarla hayatında en az bir kere
karşılaştığını gösteriyor. Ruhsal travmayla karşılaşma bahtsızlığı
herkes için eşit değildir. Suç oranının yüksek olduğu yerlerde
yaşayanlar, başka ruhsal hastalığı veya alkol-madde bağımlılığı olanlar,
askerler, polisler, itfaiye personeli olanlar, maden işçileri ve
benzeri ağır stresör (zorlayıcı) meslek erbabı, korkutucu olaylarla daha
sık karşılaşırlar.
Ruhsal travmalardan sonra en sık görülen iki hastalık: Depresyon ve Travma Sonrası Stres Hastalığı (Bozukluğu)
Kişiyi
çok korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik duyguları yaratan
olayların uzun süren ruhsal sorunlara yol açtığı biliniyor. Ruhsal
travmalardan sonra sık görülen rahatsızlıklardan biri depresyondur.
Depresyonun en sık görülen belirtileri isteksizlik, halsizlik, moral
bozukluğu, uyku ve iştah bozukluğu ve hayattan zevk alamamaktır.
Depresyon,
ruhsal travmadan sonra ilk kez ortaya çıkabileceği gibi, daha önce
depresyon geçirmiş kişilerde depresyonun tekrarlaması şeklinde de
görülebilir.
TSSB'de ise:
uykusuzluk,
kâbuslar,
olayla ilgili anıların rahatsız edici biçimde sık sık hatırlanması,
sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu ve bu nedenle diken üstünde hissetme,
kolay irkilme,
çabuk sinirlenme,
gelecekle ilgili plan yapamama,
yabancılaşma (başkaları beni veya yaşadıklarımı anlamıyor hissi),
olayı hatırlatan durumlarda huzursuz olma ve bu durumlardan kaçınma görülür
Bu
belirtiler çoğu kişide travmayı izleyen günlerde görülür ve genellikle
birkaç hafta içinde kendiliğinden düzelir, ancak bazı kişilerde aylarca,
hâttâ yıllarca sürebilir. Şu anda 80 yaşın üstünde olan 2. Dünya Savaşı
gazilerinde hâlâ bu hastalığın izlerini taşıyanlar vardır. Belirtiler
bâzen travmatik olay olup bittikten aylarca sonra başlayabilir. Bizde de
12 Eylül sonrasında, şimdiki dönemlerde nedense daha sık yaşanır hâle
gelen ve ihmâlin ön plânda olduğu her durumda görülmektedir.
Her türlü terör eylemi ve benzeri nâhoş tablolar da buna yol açabilir. Bizde de, rahatlıkla, bir Güneydoğu Sendromundan bahsedilebilir.
Birinci
Dünya Savaşından sonra tanınmaya başlayan bu hastalık, özellikle
Vietnam’dan dönen Amerikalı askerlerde görülen travmatik stres
belirtilerinin ayrıntılı biçimde araştırılması ve birçok kitaba, filme
konu olması nedeniyle, bütün dünyada daha iyi bilinir hâle gelmiştir
(shell shock).
Travma
Sonrası Stres Bozukluğu görülen pek çok kişide aynı anda başka ruhsal
rahatsızlıklar da görülür. TSSB ile birlikte en sık görülen hastalık depresyondur.
Depresyon dışında, çeşitli anksiyete (sıkıntı, kaygı, endişe, bunaltı) bozuklukları,
aşırı alkol veya madde kullanımı da görülebilir. Daha önceden ruhsal
hastalık geçirmiş kişilerde travma sonrasında o hastalıkların yeniden
ortaya çıkma riski fazladır.
TSSB dışında ikinci bir ruhsal hastalık varsa, hem kişinin yaşadığı
sıkıntı ve iş-gücü kaybı artar, hem de daha yoğun ve daha uzun süreli
tedavi gerektirir. Özürlü ve engeli durumuna düşebilir.
TSSB uzun yıllar sürebilen ve ciddi iş gücü kaybına yol açabilen bir hastalıktır.
Toplumda
ruhsal travma yaşayan pek çok kişi olmasına rağmen ancak bir kısmı
(örneğin depremi yaşayanlarda %20’si) TSSB'ye yakalanır. Bu da bâzı
kişilerde hastalığa bir yatkınlık olabileceğini veya bâzılarının
hastalığa karşı daha dayanıklı olduğunu düşündürür. Ruhsal travmalardan
sonra kimlerin hastalanacağını veya kimlerin uzun süre hasta olarak
kalacağını önceden bilmek kişi ve ailesi için olduğu kadar toplum için
de önemlidir. Özellikle deprem gibi felâketlerden etkilenen kişi
sayısının milyonlarla ifade edilmesi konunun ciddi bir halk sağlığı
sorunu olduğunu göstermektedir.
Yapılan araştırmalar, kadınların erkeklere oranla ruhsal travmalardan sonra TSSB’na daha sık yakalandığını gösteriyor:
Travmanın türü ne olursa olsun, kadınlarda TSSB, erkeklerden 2-3 kat
daha fazla görülüyor. Geçmişte başka ruhsal travma yaşayanlar, daha önce
ruhsal hastalık geçirmiş olanlar veya yakınlarında ruhsal hastalık
bulunan kişilerin TSSB’na yakalanma ihtimali daha fazladır.
Kadınlar,
geçmişte ruhsal travma yaşayanlar, başka ruhsal veya bedensel hastalığı
olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk
altındadır.
Ruhsal
travma ne kadar şiddetli yaşanmış ise ruhsal etkiler de o kadar fazla
ve uzun süreli olur. Örneğin depremde enkaz altında kalanlar
kalmayanlara göre, yakınını kaybedenler kaybetmeyenlere göre, evi hasar
görenler görmeyenlere göre daha fazla ruhsal sorun yaşarlar. Bunun
dışında travma sırasında yaşanan korkunun derecesi de önemlidir: örneğin
deprem anında çok fazla korktuklarını, hiçbir şey düşünemeyip donup
kaldıklarını söyleyenler arasında TSSB oranları daha yüksektir.
Kaçınma veya unutmaya çalışma travmanın etkilerini azaltmıyor
Travma sonrasında kişinin olayın etkileriyle başa çıkmak için kullandığı yöntemlerin de sonuçları etkileyebileceği düşünülüyor.
Olay
olmamış gibi davranan, unutmaya çalışanlarda hastalığın iyileşmesi daha
fazla gecikirken, sorunlar için yardım arayan, sorunlarını başkalarıyla
paylaşan, hakkını arayan kişiler daha çabuk iyileşiyor. Kişinin elde
edebildiği sosyal destek de travma sonrasında iyileşmeye olumlu etkide
bulunuyor. Sosyal destek az ise özellikle depresyon belirtileri daha
fazla hissediliyor.
Zaman, travmanın etkilerini tamamen ortadan kaldırmaz
Yapılan
çalışmalar travmalardan sonraki ilk günlerde olayı yaşayan kişilerin
çoğunun ruhsal olarak etkilendiğini, korktuğunu, kâbuslar gördüğünü,
ancak bu belirtilerin birçok kişide günler veya haftalar içinde
geçtiğini gösteriyor. Ancak etkilenen her 5-6 kişiden birinde
belirtilerin düzelmesi çok daha uzun sürebiliyor, bazen ise yıllarca
devam edebiliyor. Bu nedenle “zaman her şeyin ilâcıdır” sözü herkes için
geçerli değil.
TSSB Belirtileri:
Yeniden yaşama (hatırlama):
Travma yaşayan kişide olaydan sonra olayla ilgili anıların zihnine
gelmesi sık görülür (flashback). Olayla ilgili görüntüler (örneğin ceset
görüntüleri), sesler (yardım isteyenlerin haykırışları) onları düşünmek
istemediğinde veya aklına getirecek bir durum olmadığı hâlde bile
kişinin zihnine gelebilir.
Bu
anıların canlanması kişiyi genellikle çok rahatsız eder ve iç
sıkıntısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama gibi bunaltı
belirtilerine yol açar. Bâzen de kişi olayı gerçekten yaşıyor gibi olur.
Gerçekte bir sarsıntı olmadığı hâlde yer sallanıyor gibi hissetme,
uyanıkken travma anıyla ilgili hayaller görme buna örnektir. Kişi bu
durumu öylesine gerçekçi yaşar ki, ona uygun davranabilir: örneğin
gördüğü hayâllerle konuşabilir, bir tehlike olmadığı halde kaçmaya
çalışabilir.
Kaçınma:
Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden
mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir
sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan
yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak
durur. Enkaz altında kalmış bâzı kişiler evin enkazının bulunduğu yeri,
hâttâ o şehri ziyaret edemeyebilir, olaydan bahsedemeyebilir.
Travma yaşamış kişilerde, bâzen olayın ayrıntılarını unutma
durumu görülebilir. Genellikle olayın en sıkıntı verici bölümleri
unutulur veya çok güçlükle hatırlanır. Bu durum “olayı düşünmek
istememekten” farklıdır ve kişi hatırlamak istediği hâlde hatırlayamaz.
Ruhsal travmalardan sonra insanlardan uzaklaşma, gelecek beklentisinin kalmaması gibi belirtiler de görülebilir.
“Benim
yaşadıklarımı kimse anlayamaz” tarzında düşünme sık görülür. Kişiler
olayı yaşamamış kişilerden duygusal olarak uzak hissedebilirler,
duygularında körelme olur, sevinç ve üzüntü hissedemeyebilirler. Bâzen
kendilerine yardım etmeye çalışanlara öfke duyabilirler, bâzı kişiler
sâdece aynı travmayı yaşamış kişilerle görüşüp, diğerleriyle ilişkiyi
kesebilirler. Gelecekle ilgili plân yapılamadığı için sadece o günü
yaşama, aktivitelerde azalma görülebilir.
Aşırı
uyarılmanın diğer göstergeleri âni ses ve hareketlerde irkilme veya
yerinden sıçramadır. Kapı çarpması, yüksek sesle konuşma, birinin âniden
odaya girmesi gibi beklenmedik durumlar kişinin yerinden sıçramasına ve
uzunca sürebilen bunaltı belirtilerine (çarpıntı, terleme, titreme,
nefes daralması) yol açar.
Akut veya kronik Dissosiyatif Tablolar da sıktır
Özellikle
uykuya dalmakta güçlük sık görülür. Travmayla ilgili korkular nedeniyle
uykuya dalmak saatler sürebilir, normâlde uyandırmayacak seslerle kişi
kolayca uyanabilir.
Tedaviler
TSSB'nun tedavisinde hem ilâçların, hem de psikolojik tedavilerin etkili olduğu gösterilmiştir.
Travmatik
olaydan herkesin aynı oranda etkilenmediği açıktır. Travmayla ilgili az
sayıda ruhsal belirtisi olsa da hayatı çok fazla etkilenmemiş birçok
insan vardır. Bazı kişiler için ise travmatik stres belirtileri iş ve
sosyal hayatı çok ciddi biçimde engelliyor olabilir. Bu nedenle
travmanın etkilerinin giderilmesi için herkesin ihtiyacına göre farklı
tedavi yaklaşımları plânlanmalıdır:
Rahatsızlığın tedavisinin olduğunun bilinmemesi ve kişilerin travmayı hatırlamak istememesi yardım almayı geciktiriyor.
Travmadan az etkilenmiş, hayatını eskisi gibi sürdürebilen kişilere => bilgilendirme
Travmadan
daha çok etkilenmiş, ciddi belirtiler yaşayan, ancak işini gücünü
sürdürebilenlere => danışmanlık veya kısa psikolojik tedavi
yaklaşımları
Hayatı
ciddi derecede etkilenmiş, ağır belirtileri olanlara => yoğun
psikolojik tedaviler, ilaç tedavileri veya hastaneye yatış.
TSSB, eğer depresyonla birlikte ise, çoğu kez ilâç tedavisi eklenmelidir.
İlâç tedavileri:
TSSH
tedavisinde antidepresan ilâçlar birçok hastalık belirtisini
yatıştırmakta yararlı oluyor. Özellikle depresyonla birlikte
görüldüğünde TSSB tedavisinde antidepresanlar kullanılması gerekir.
Tedaviler doktor kontrolünde sürdürülmeli, doktorun önerdiği tedavinin
etkili olabilmesi için önerilen süre ve dozlara uyulmalıdır.
Ağır vak'alarda antipsikotikler de gerekebilir.
Psikolojik tedaviler:
Psikolojik tedaviler arasında etkili olduğu gösterilen tedavi türü ise bilişsel-davranışçı tedavi adı verilen yöntemdir.
Bu
tedavide kişinin belirtilerinin sürmesine neden olan hatalı
düşüncelerinin sağlıklı düşüncelerle değiştirilmesi amaçlanır. Ayrıca
korku nedeniyle kaçındığı durumların üstüne gitmesi sağlanarak, bu
durumlarda yaşadığı korkunun azaltılması sağlanır. Psikolojik tedaviler
bu konuda eğitim ve deneyimi olan psikiyatr ve klinik psikologlar
tarafından uygulanır.
Hipnoz, EMDR gibi yaklaşımlar da etkilidir.
TSSB, kişiye ve ailesine büyük sıkıntı veren, ancak tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Travmalardan etkilenmiş birçok kişi:
1. yaşadıklarının bir ruhsal rahatsızlık olduğunu bilmediği veya belirtileri kendi güçsüzlüğüne-eksikliğine bağladığı için,
2. sorunların tedavi edilebileceğini bilmediği için,
3. tedavi imkânlarına nasıl ulaşacağını bilmediği için,
4. maddi imkânları olmadığı için
5. sorunlarını konuşmaya utanıp sıkıldığı için veya rahatsız olduğu için…
tedaviye başvurmuyor olabilir
Oysaki,
bu sorunların hem psikolojik açıdan hem de ilÂçla başarılı biçimde
tedavisi mümkündür. Ayrıca pek çok kişi, yardım kitapçıklarını okuyarak
veya sorunu yaşamış başkalarından yardım alarak bâzı sorunlarının
üstesinden gelebilir.
İyileşme önündeki en temel engeller olan:
yardım aramaya çekinme,
umutsuzluk,
olayı hatırlamaktan kaçınma
insanlara güvenini kaybetme ...
aynı zamanda hastalığın da temel belirtileridir.
Bu sorunların farkına varıp, yardım aramak sorunların çözümünü kolaylaştıracaktır.
Lütfen
kendinizde veya yakınlarınızda travma ile ilgili ruhsal sorunlar
gözlüyor iseniz, bu konuda danışmanlık ve bilgi alabileceğiniz
merkezlere başvurunuz.
Ayrıca, her travma, bir de kayıpla iç içedir.
Bu durumda da
-Şok ve inkâr
-"Neden ben" sorusu
-Pazarlık
-Depresyon
-Teslimiyet sıklıkla görülür...
Bu durumda ise polimodal, çok yönlü ve empatik bir yaklaşım şarttır.
Bâzı Borderline (Sınırda) Kişilik
sorunu olan kişilerin, aslında çok küçük yaşlarda maruz kaldığı
örselenmelerden dolayı bu duruma düştükleri de neredeyse kesinleşmiştir.
Bunlarda ağır davranış kusurları olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder